
TÜRKİYE GERÇEĞİ SORDU KAYMAKÇI YANITLADI
Türkiye Gerçeği, Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı ile gıda ve tarımsal üretimin geleceği konusunda genel bir görüşme yaptı.
Türkiye Gerçeği- Sayın Kaymakçı, sohbetimize önce sizi tanıtarak başlayalım.
Kaymakçı Hoca, Ege Üniversitesi’nde Tarım profesörlüğü yapmış. Şimdi emekli. Dünya ve Türkiye’ye Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri ışığında “Tam Bağımsızlık” şiarı ile bakıyor. Ekonomi-politiğe bakışı, kamuculuğun egemen olduğu “Planlı Karma Ekonomi”. Bu politikaların, bütün ulusal sınıf ve katmanların birlikte oluşturacakları demokratik programlar ile hayata geçirilebileceğini savunuyor. “AB ve ABD’nin yönlendirdiği yeni liberal politikalardan vazgeçilmelidir.” diyor. Bunun bedelini 12 Eylül 1980 Faşist Askeri Yönetim Dönemi’nde sakıncalı olduğu gerekçesiyle uzaklaştırılarak ödemiş. Üniversitesine beş yıl aradan sonra mahkeme kararlarıyla dönmüş.
İzmir Üniversiteleri Öğretim Elemanları Derneği Başkanlığını, Egeli Akademisyenler Platformu ve İzmir İli Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu Dönem Sözcülüğünü ve Köy-Koop İzmir Birliği ile Bademler Köy-Koop Tarım Politikaları Danışmanlığı’nı yapmış.
Birçok bilim ve hizmet ödülü var. Ders kitapları dışında Tarım ve Bilim Politikalarıyla ilgili kitaplar yazmış. Bunların başlıcaları; Türkiye Tarımı Üzerine Notlar (2009), Küresel Kapitalizme Karşı Tarım Yazıları (2010), Tarım Bağımsızlıktır (2011), Açlık ve Emperyalizm (2012) (Editör), Küresellleş(tir)me Karşıtı Bilim Politik Yazılar (2012). Ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yayınladığı Tarım Ansiklopedisi’nin de editörlüğünü yapmış.
Kaymakçı, birçok yayın organında tarım ve bilim politikaları üzerinde yazılarını yazmayı sürdürüyor. Bunlar arasında; Egede Sonsöz, Yurtseverlik.com, Dağarcık Türkiye,Üretici Gazetesi, Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Dergisi, Düşün Yazıları, Cumhuriyet Ege, Odatv internet gazetesi ve Türkiye Gerçeği gibi çeşitli yayın organları sayılabilir.
Hocamıza, günümüzde Kovid-19 salgınıyla giderek önem kazanan gıda, tarım ve geleceğimiz konusunda sorular sorduk.
Türkiye Gerçeği- Önce Kovid-19 salgını ile başlayalım? Neden ortaya çıktı?
Kaymakçı- Kovid-19 salgını dünyada uygulanagelen kapitalist üretim biçimi ve ilişkilerinin bir ürünü ve sonucu.
Çünkü kapitalizm; sanayi, tarım ve hizmetler sektöründe endüstriyel üretim biçimini ortaya çıkardı.
Nedir bu üretim biçimi? Üretimi, büyük dev işletmelerde yapmak. Bu sanayide dev fabrikaları, tarımda dev tarımsal işletmeleri yarattı. Küçük ve orta ölçekli işletmeler dışlandı. Dev işletmeler, çok yoğun şekilde iş ve işçi kapasitesini ortaya çıkardı.
Salgının Çin’de çıkması rastlantısal değildi. Çin’de, emek göreli olarak daha düşük olduğu için dünyaya üretim yapan dev fabrikalar kuruldu, daha doğrusu gelişmiş ülkeler üretimlerini, Çok Uluslu Şirketler, daha doğrusu kartel durumuna gelmiş Tekelci Şirketler kanalıyla bu ülkeye aktardılar. İşçiler işyerinde yoğun olarak çalıştırıldıkları gibi çoğu fabrikalara ait koğuşlarda barındırıldılar.
Şimdi kimileri soracaktır. Çin,kapitalist bir ülke midir?
Cevap şu olabilir: kapitalist üretim biçiminin egemen olduğu bir ülkedir ve dünya kapitalizmi ile bütünleşmiştir.
Üstelik kapitalist endüstriyel üretimin gıdaya erişimde yarattığı dengesizliğin sonucu olarak her türlü hayvan tüketilince ve kentlerde yoğun olarak yaşandıkça bulaşma hız kazanmıştı.
Dünyada salgının en fazla yaşandığı yerler, endüstriyel sanayinin ve buna bağlı olarak nüfusun yoğun olduğu kentler değil midir?
Aslında sorgulanması gereken konu, ”ENDÜSTRİYEL ÜRETİM BİÇİMİ VE İLİŞKİLERİ” olmalı, ancak gerek medyada, gerekse sosyal ortamda ve de siyasette bu konu dile gerilmiyor.
Kapitalist endüstriyel üretim biçimi ve ilişkilerini sorgulamaksızın krizlerden çıkış yolu yok.
Türkiye Gerçeği- Kaymakçı Hoca, çözüm ne? Bir genellleme yapabilir misiniz?
Kaymakçı- Kovid-19 salgını, dünyayı ve Türkiye’yi acıtarak geçecek. Ders almak gerekiyor. Başta da söylemeye çalıştığım gibi ortaya çıkartan neden kapitalizmin üretim biçimi ve ilişkileri
Çözümler şunlar olabilir;
- Kapitalizmin ürünü olan dev işletmeler temelinde üretim yapan endüstriyel sanayi ve tarım işletmeleri yerine küçük ve orta ölçekli işletmelerin ivedilikle devreye girmesi,
- Gıda ve tarımsal üretimde mevsimlik yerel üret ve tüket yaklaşımının egemen kılınması ,
- Silah sanayi tesislerinin bayındırlık sanayisi durumunu dönüştürülmesi,
- İlk aşamada merkez ülkelerinde büyüme hızının düşürülmesi ve daha sonra eksiye çekilmesi,
- Büyük kentlerdeki nüfusun dağılmasını sağlayacak önlemlerin alınması ve bu amaçla sanayi tesislerinin ülke genelinde yaygınlaştırılması,
- Kırlardan göçün önlenmesi için iş olanaklarının artırılması ve kooperatifleşme temelinde tarımsal sanayici olmalarının sağlanması
- Gıdaya erişim, sağlık ve eğitim hizmetlerinin kamu hizmetleri temelinde ücretsiz verilmesi
Türkiye Gerçeği- Gelelim gıdamıza, Türkiye açısından durum ne?
Kaymakçı- Türkiye’de son 40 yılı geçen süreç içinde gıdamızı üreten tarım sektöründe, aile işgücü temelli küçük ve orta ölçekli tarımsal işletmeler yerine, dev işletmeler ve sözleşmeli tarım modeli öne çıkarılmaya başlandı, bir başka deyişle köylülüğün tasfiyesi istendi.
Bu kapsamda olağanüstü desteklere dayalı metropol tarım ürünleri ithalatına kapılar tam olarak açıldı; ulusal tarım piyasamızda tüm desteklemelere ve kamu müdahalelerine kısıt getirildi. Bu kapsamda aile işgücü ağırlıklı tarım işletmelerine göstermelik, ancak büyük dev tarımsal işletmelere önemli düzeyde destekler sağlandı. Tarımsal arazilerde sınırsız metalaşma, yabancı sermaye için de alım-satım serbestliği getirildi.
Tarımda uygulanan bu politikalar, çiftçinin iki nedenden dolayı para kazanamamasını ortaya çıkardı.
Birincisi mazot, gübre ve benzeri tarımsal girdilerin fiyatı arttı, ikincisi de örgütlü olmadığı için ürünlerini bedelinin altında pazarlamak zorunda kalmasıydı. Sonuçta köylülüğün tasfiyesi ile kırlar nerdeyse boşaldı, iki Trakya Bölgesi büyüklüğünde tarım toprağımızı ekilmediği belirtiliyor. Kentlere gelenler, sanayi ve hizmet sektörlerin de iş olanakları gereksinmeyi karşılayacak düzeyde olmadığı için işsiz kaldı ve işsizliği de körükledi. Var alan tarımsal üretimin de eşitlik temelinde olmadığı için Türkiye’de milyonlarca insan bırakınız sağlıklı gıdaya erişimini, çoğu insanımız açlık sınırında yaşar duruma geldi.
Özetle, Türkiye gıda üretiminde havlu attı, nüfus artışına koşut olarak gıda üretimi artmadı. Başta buğday olmak üzere çoğu tarım ürünlerini ithal eder durumuna geldik.
Bakalım, Kovid-19’dan sonra tarım ürünleri ithalatında nasıl bir sonuçla karşı karşıya kalınacak, belli değil.
Türkiye Gerçeği- Türkiye için tarımda ideal bir model var mı?
Kaymakçı- Bu model, Türkiye’de aile işgücü temelli küçük ve orta ölçekli işletmelerin kısa ve orta dönemde desteklenmesinden başlayarak örgütlenmesinden geçiyor. Çünkü tarımsal işletmelerin hala büyük bir çoğunluğunu oluşturuyorlar.
Tarımsal nüfusu da istihdam ediyorlar.
Bu kesimin ekonomik örgütlenmesi yaşamsal öneme sahip. Tarımsal üretim için girdi ve ara malları sağlanmasından, ürünlerin değerlendirilmesine kadar kooperatifler önemli bir yere sahip olmalı. Türkiye’de örgütlenmemiş üreticilerin, pazarlamada örgütlenmiş aracı ve sanayici karşısında rekabet gücü neredeyse yok. Kooperatif örgütlenme ile ortak makine parkları, kaba ve yoğun yem üretimi, ortak sağımhane, soğuk zincirin sağlanması gibi üretim ve kaliteyi doğrudan etkileyen hizmetler verilebilir, Türk çiftçisi rekabet edebilir duruma gelebilir.
AB ülkelerindeki çiftçiler büyük oranda örgütlenmişlerdir. Tarımsal üretim ve değerlendirme, büyük ölçüde kooperatifler aracılığıyla gerçekleştirilir. AB’ de çiftçi aynı zamanda sanayicidir.
Bölgesel ayrımlar dikkate alınarak işletme büyüklükleri tanımlanmalı. Örneğin Ege Bölgesi için süt inekçiliğinde ideal olarak, 10–20 baş sığıra sahip işletmeler gösterilebilir. Bu durumda Türkiye’de işletme başına inek sayısının azlığı temel alınarak, küçük işletmelerin tasfiyesi ve kaynakların büyük işletmelere kaydırılmak istenmesi saplantısı terk edilmeli. İnek sayısının azlığına dayandırılarak sorunların çoğunu, etkili bir örgütlenme ile çözmek mümkündür. Bu da, ağırlıklı olarak girdilerini ucuza temin edilmesinden başlayarak, çıktıların değer fiyata pazarlanmasını sağlayacak kooperatiflerde örgütlenmeden geçmektedir.
Türkiye Gerçeği- Tarım ve Orman Bakanı Sayın Bekir Pakdemirli, 5 Nisan 2020 tarihli bir basın söyleşisinde; üretimde bir aksama yaşanmaması için “bazı ürünlerde stok yapacağız” diyerek yazlık arpa, buğday ve kuru fasulye üretimini artırabilmek için bazı illerde hazine arazilerinin de tarıma açılacağı müjdesini verdi. Bu konularda ne dersiniz?
Kaymakçı- İzin verirseniz Sayın Pakdemirli’nin yapmış olduğu açıklamaya TMMO Birliği Ziraat Mühendisleri Odası’nın yapmış olduğu basın açıklamasını özetleyerek yanıt vereyim.
ZMO’nun, hazineye ait tarım arazileri tahsisi konusunda can alıcı sorusu şu olmuştur: “Çiftçimiz son yıllarda 3.5 milyon hektar kendi arazisini ekmekten vazgeçmişken, hazineye ait araziler yıllardır belli koşullarla tarımsal üretime açılırken, yeni hazine arazilerinin kontrolsüz bir biçimde üretime açılması toprak ve tarım politikamız açısından ne derece doğru bir politika tercihi olacaktır? Hazineye ait tarım arazilerinin geçmişte olduğu gibi yandaş kişi ve şirketler yerine, topraksız ve/veya az topraklı çiftçilere işletme kredisi desteği ile birlikte kiralanması düşünülüyor mu?
Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi Programı ve tohumluk hibesi konusunda ise soru şu olmuştur; Tüm ekilebilir arazilerin üretime katılması için yalnızca tohum desteği yeterli midir, yoksa tohum ile birlikte mazot, gübre, ilaç, yem, sulama suyu, elektrik gibi tüm girdilerde maliyetleri düşürecek önlemler birlikte mi alınmalıdır? Tohum desteği, belirlenen illerdeki ekim alanının ne kadarını kapsamaktadır?
Tarımsal üretimde kendimize yeterlilik ve dışalım konusunda ise ZMO’nun yaptığı açıklama ise şudur:
“2018/19 sezonunda hububat genelinde kendimize yeterlik oranı % 92.4 ile yetersiz olup, yalnızca buğdayda %105, çavdarda %100 oranı ile kendimize yeterliyiz. Yeterlik oranı yulafta %99.9, arpada %94.7, mısırda %70.3’tür. Türkiye ayçiçeği yağında % 80, soyada net ithalata bağımlı bir ülkedir. Nohut hariç bakliyatlarda kendimize yeterli değiliz. Yeterlilik oranımız meyve ve sebzelerde ise genel itibarıyla iyidir.
Dışalım, normal zamanlarla birlikte, özellikle salgının dünyayı tehdit ettiği günümüzde de çözüm değildir. Oysa ülkemizde 2018/19 döneminde buğday dışalım miktarı bir önceki yıla göre %70’e yakın artarak 10 milyon tona yaklaştı. Genellikle 500 bin ton ile 1,5 milyon ton aralığında dışalım yaptığımız mısırda bu miktar 3,6 milyon tona ulaştı. Temel yağ bitkimiz olan ayçiçeği dışalımı da bir önceki yıla göre yaklaşık %60 artışla 1,1 milyon ton oldu. Çok geniş kullanım alanına sahip olan ve neredeyse hiç üretmediğimiz soya dışalımı %0,9 oranında gerilemiş olsa da 2,6 milyon ton ile önemli bir düzeyde gerçekleştirildi. Pamuk dışalımımız %24,4 oranında artış gösterdi. Tarıma 2019 yılında verilen desteğin çok daha fazlası sadece bu 5 bitkisel ürünün dışalımına verilerek, yurtdışına 6,4 milyar dolar ödeme yapıldı.”
ZMO’nun yaptığı basın açıklamasında tarımsal girdi maliyetlerinin düşürülmesi konusunda şu öneriler yer verilmiştir: “Son 10 yılda mazottaki fiyat artışı %216, gübrelerden ürede %292, DAP’ta %262, 20:20:0 kompoze gübrede %277 olurken, ürün fiyatlarındaki artışlar çok daha düşük düzeyde olmuş, son yıllarda üreticisi yoksullaşmıştır. Girdi maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle kazanç elde edemeyen üretici üretimden uzaklaşmaktadır.
…. Tarımsal girdi kapsamında kullanılan mazottaki yüksek oranda uygulanan vergiler ve KDV %1’e indirilmeli, döviz kurundaki artışlara karşın mazot fiyatı tüm ülkede çiftçilere 1.5-2.5 TL aralığında verilmelidir.
Tarımsal su kullanım ve elektrik borçları ertelenmeli, salgın sürecince sulama hizmetleri ücretsiz verilmelidir.
Üreticiye dönemsel parasal desteklerin girdi maliyetlerinde önemli düşüşlere yol açmadığı süreçte, sorunun köklü çözümü için devlet tarımsal girdi piyasasını kontrol edebilecek bir üretim payına yeniden sahip olmalıdır. Kapatılan TÜGSAŞ, İGSAŞ, TZDK, Yem Sanayi A.Ş. gibi tarımsal KİT’lerin yeniden kurulması gündeme gelmelidir.”
Türkiye Gerçeği- Yukarıdaki önermelere ek olarak sonuçta ZMO’nun tarım için önermelerini nasıl özetlemek olası?
Kaymakçı- ZMO’nun kısa dönem için yapmış olduğu genel önermeleri sırasıyla şöyle özetledim:
- “Dünyada etkili olan Kovid-19 salgını nedeniyle ülkeler sınırları kapatmakta, üretim azalmakta, dış ticaret hacmi daralmakta ve korumacılık önlemleri artmaktadır. Bu süreçte ülkemizde derhal ülke ve bölgeler düzeyinde yapılacak ve somut desteklerle yönlendirilecek “tarımsal üretim planlaması” ile yerli üretim artırılmalıdır. Tarım sektörüne yönelik ivedilikle kapsamlı bir “tarımsal üretim seferliği” ilan edilmeli ve “tarımsal ek ekonomik önlemler paketi” açıklanmalı, önünü görmekte zorlanan üreticilerimizin morali yükseltilmeli, kamu yönetimine olan güveni tazelenmelidir.
- 5488 sayılı Tarım Kanunu gereği, bütçeden tarıma ayrılan kaynak, 2021 yılı bütçesi ve sonraki yıllar için Gayrisafi Millî Hâsılanın en az %1’i düzeyine yükseltilmelidir.
- 2019 yılı destekleme ödemelerinin tamamı derhal ödenmeli, buna yönelik takvimlendirme ve icmallerin öne çekilmesi için tebliğ düzenlemesi yapılmalıdır.
- 2020 yılı destekleme tebliği ivedilikle yayınlanmalı, destekleme ödemelerinin yarısının avans olarak ödenmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalı, Bakanlık destek başvuru ve ödeme tarihlerini öne çekecek işlemlere ivedilikle başlamalıdır.
- Çiftçilerin borçları Tarım Kredi Kooperatifleri yanında Ziraat Bankası ve özel bankalarda uzun vadeli yapılandırılmalı, kredi anapara ve faiz ödemeleri 1 yıl faizsiz ertelenmeli, çiftçilere sıfır faizli kredi verilmelidir.
- Çiftçilerin BAĞKUR ve SSK borçları, 2020 yılı hasat sezonu sonuna ertelenmelidir.
- Kredi Garanti Fonu (KGF) kredileri tarım işletmelerini de kapsamalıdır.
- Sulama yatırımları artırılmalı, su tasarruflu sistemlere geçilmeli, sulanan alanlarda arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri eşgüdümlü bir şekilde tamamlanmalıdır.
- Yaş sebze ve meyve pazarları ile hallerde aracılık sistemi devreden çıkarılmalı, kooperatifçilik yaygınlaştırılmalı, ürün sunumunda hijyenden ödün verilmemeli, etkin denetimler yapılmalıdır.
- Hayvancılığın gelişmesi sağlanarak, üreticinin gelir artışı yanında, vatandaşın sağlıklı et, süt ve süt ürünleri gibi hayvansal gıdaları tüketmesi için kalıcı özel önlemler alınmalıdır.
- Küçük çiftçiler ve aile işletmeciliği mutlaka desteklenmelidir.
- Kırsaldan kentlere yaşanan yoğun ve dengesiz göçün yarattığı sorunların kalıcı çözümü için üreticilerin üretimde kalmalarının ekonomik önlemlere teşviki yanında, kırsalın fiziki alt yapısının iyileştirilmesi, sosyal yapının geliştirilmesi, kadınların güçlendirilmesi, genç işgücünün üretime katılması, çevreye duyarlı yaşamın özendirilmesi ve örgütlenme bilincinin geliştirilmesi gibi temel konularda da ivedi çözüm önerileri geliştirilmelidir.
- Ülkemizi yönetenlerin özellikle bu dönemde dışlayıcı değil, tarım ve gıda sektörünün tüm bileşenlerini sürece katarak, bütüncül yaklaşımlarla alınacak ekonomik ve bilimsel önlemlerle krizi yönetmeleri gerekmektedir.
- Yaşadığımız ekonomik, siyasal, yönetim ve de sağlık krizi ortamında tarım sektörümüzün tüm bileşenlerinin ortak mücadele etmesi bir zorunluluktur”
Türkiye Gerçeği- Son olarak soracağımız soru şu, aile temelinde sağlıklı gıdaya erişim için neler yapalım?
Kaymakçı-Yanıtımı şöyle sıralayabilirim:
- Yaş ve sebze gereksinmesini olası ölçüde pazardan temin edelim.
- Mümkün ise topluluk destekli tarım grupları, gıda grupları oluşturalım , ekolojik duyarlılığı olan köylü pazarlarına gidelim.
- Gıda alışverişlerimizi üretim kooperatiflerinin ya da çiftçilerin internetten satış girişimlerinden ya da Belediyelerin kurduğu gıda şirketleri ve marketlerden sağlayalım.
- Ekmek, yoğurt, erişte, salça, turşu gibi gıda ürünlerimizi kendimiz evde hazırlayalım.
- Çocuklarımıza şekerlemeler yanında kesinlikle unlu ürünleri paketli almayalım, en azından sınırlama getirelim. Olası ölçüde bunları evde yapalım.
Türkiye Gerçeği- Covid-19 salgını sonrası halkımızın ve ülkemizin bir sıkıntı yaşamaması için yetkililer bu söylemlerinizi dikkate alır ve vakit geçmeden sizin ve tarım örgütlerinin içinde olduğu tarım kurulları oluşturarak, önerileriniz doğrultusunda önlem alırlar. Teşekkür ederiz.