Tanju Beyazıt yazdı:SOSYALİSTLER VE KEMALİSTLER

İçinde yaşadığımız durum; emekçi kitleler açısından ekonomik ve politik bunalıma doğru hızla ilerleyen bir durumdur. Aslında şimdi sadece Rusya-Ukrayna savaşı gibi görünen durum ise genel olarak emperyalist-kapitalist sistemin bunalımına çare aradığı bir durumdur. Ne varki bu arayış hep olduğu gibi halkların hayatına mal olmakta yoksulluk açlık ve eziyet getirmektedir.

Anlaşılmaktadır ki; Zelenski, bütün şartları kabul etse bile (zaten bir çoğunu kabul etmektedir ) bu savaş farklı coğrafyaları da içine alarak büyümeye devam edecektir.. 2.Dünya savaşını Hitler adında bir deli  başlatmıştı, ancak altında yatan nedenler  yine enerji ve Pazar paylaşımı idi. Bu( henüz adını koyamadığımız ) savaşta benzer nedenlerden dolayı bir başka deli Zelenski’nin, Ukrayna topraklarının uzun süredir Amerikan (NATO) üssü gibi kullanılmasına izin vererek Rusya’yı güvenlik açmazına sokmasıyla başlamıştır.

Bitmeyeceği bellidir… Lavrov; “..Rusya’nın Ukrayna’da ki özel operasyonu ABD’nin Dünya’ya hakim olma sürecini sona erdirmek için tasarlandı..” dedi.

 Tasarı “ yapacağı bir işi daha önceden zihinde canlandırmak “ diye ifade edildiğine göre bu ifade amacını aşmış bir ifadedir. Ya, o sözler geri alınacaktır ya da Rusya haklı pozisyonunu kaybederek mütecaviz konumuna gelecektir. Bu sözler aynı zamanda bir meydan okumadır.

Peki meydan okunmaz mı?.. Okunur.. Ancak, artık bu durum “ yeni bir durum “ yaratır. Bir süre sonra, Ukrayna ve Zelenski’nin varlığı bile unutularak yeni bir paylaşım savaşı üzerine bütün dünya pozisyon almaya hazırlanır.

 

PEKİ TÜRKİYE ?

Unutmayalım; 2.dünya savaşında olduğu gibi İsmet paşa yoktur iktidarda. Montrö’yü cesaretle uygulayabilecek bir siyasi kadro da yoktur. Aksine Montrö’yü tartışmaya açan, NATO ‘yu Karadeniz’e çağıran ve son olarak da Rusya’nın çağrılmadığı “ Karadeniz toplantısı “ yapan siyasi anlayış vardır ! ( Karadeniz’le ilgisi olmayan Polonya çağrıldığı halde ) Üstelik ilginç bir zamanlama ile 4 Nisan’da  Amerika-Türkiye stratejik mekanizması kuran bir Türkiye var !..Dahası da var. 2.Dünya savaşında Almanya’nın teklif ettiği ganimetleri (12 adalar ) de reddederek, dahil olmadığı bir savaşın fırsatlarını  kabul etmeme ustalığını göstermişken, şimdi bu cıngılı bir “ fırsat “ olarak değerlendiren ve oligarkların servetine konmaya hazırlanan bir anlayış vardır. Bu süreç bize 2010 yılında “ Kanal İstanbul “ la yansımıştır. Durup dururken “ çılgın proje “ gibi bir saçma fikir ortaya atılmıştır. Asıl tasarlama buradadır.

Bütün bu olgular bir “ güven “ değil, aksine güvensizliğin yollarını açar. Şimdi uzak gibi duran tehdit bir gecede İstanbul boğazına dayanır.

Daha şimdiden, gıda güvenliğini yitirmiş, olağandışı fiyat artışları altında hızla yoksullaşmış, hemen bütün gereksinimlerini ithalata bağlamış bir ülke, bu baskı karşısında ne yapabilir ?

Savaş kapıyı çaldığına bütün konuşmalar, kurgular, analizler, tv’lerde  de süren anlamsız konuşmalar, harita üzerinde çubukla hikaye anlatan bütün tipler boşa düşer. Hiçbir değeri kalmaz. Topraklarında Amerikan üsleri barındıran ülke artık savaşın içinde ve tarafıdır.

İÇ CEPHEDEKİ SİYASAL DURUM

Çok açıktır ki içeride siyasal bir kriz yaşanmaktadır. Toplumsal yaşam kilitlenmiştir. İktidarın ve muhalefetin baskılayıp unutturduğu kitle eylemleri artık yoktur. İçin için yanan bir ateş vardır. Bu tepkisel  durumu harekete dönüştürebilecek kadar güçlü bir öncüye henüz sahip değildir. Türkiye. AKP’nin eleğinden geçip aşağıya dökülmüş siyasal kişiliklerden derlenen muhalefet  AKP’den daha fazla Amerikancıdır. Bütün sokak hareketlerinin önünü kesmiş, sadece seçimi bekleyen bir muhalefet yaratmışlardır.

Türkiye, İmamoğlu’mu,Yavaş mı  tartışmasında boğulmaktadır. Oysa her geçen gün, yeni konjonktür ve siyasal duruş gereksinimi doğmaktadır. İktidarsa seçimi kendi minderinde beklemektedir. Uygun yasaları çıkarmış, uygun kişileri seçip baskın yapmaya hazırlanmaktadır. Unutmayalım; “ baskın,basanındır “

Dün gece Ergun Poyraz evinin önünde saldırıya uğrayarak ağır yaralanmıştır. Bu, sadece Ergun Poyraz yolsuzlukların üzerine gittiği için yaşanmıştır. Aynı olay diğer gazetececilerin de başına gelmiştir. Korkutularak, canına kastedilerek susturulmaya çalışılan ve buna boyun eğen toplum elbette ileride daha zor günler yaşayacaktır. Dolandırıcılık, hırsızlık sokak kavgaları, silahla yaralamalar, insanın kanını donduracak cinayetler kaosun öncülleridir.

Topluma umut verecek, ileriyi görmesini sağlayacak, kendi topraklarının gerçeğinden bağımsız olmayan, kendi tarihine yaslanan bir önderlik dışında hiçbir hareket toplumu birleştiremez hareketlendiremez. Bunun tek açık yolu da sosyalistlerin ve Kemalistlerin işbirliğidir.