alık gibi

ölü bir balık gibi

bakarken sen dünya ya

alıştık biz ölümlere

sen ki küçük ve acele adımlarla

dünyanın en anlamsız yürüyüşlerini yaparken

biz çoktan aşinaydık sevmelere

görgüsüz Madonna'm

biz dolaşırken Kızılay da

sen kentin kuzey kapısında

sefilliğin tasmasında

yıldızsız gecelerin orosbu ışığı altında

yolunu kaybetmiş bir mermi gibi

yivlerinden dökülmüştün

sakın öpüşme kimselerle

dünya solar yeminle

bir tabureden kalk,otur diğerine

Galata'nın ayak altındayız

ters çevrilmiş bir tahta kasa masamız

karanlıkta parlayan şu beyaz peynir

yarım ay gibi kavunumuz ve balıklarla

merhaba gece merhaba Leyla

bir parça sarılsak ya

tanrım seni ne güzel yaratmış

bir bilgelik sırrı gibi saklarım

dudaklarının tadını

ve sınırlarda geç derler, duyduklarında adını

pazara çıkmak gibidir seni sevmek

ve o gün birinci den Bafra ya terfi etmek

ayaklarını uzatıp oturmak gibi

umurunda olmaz dünyanın dibi

tıpkı eski İstanbul gibi

İstanbul gibi güler düşlerim

dalga dalga sürgünler gönderme bana

bırak turnalar göçsün,ve hatta martılar da

alçalsın sular bırak,

ay gelir yükselir.....