TANJU BEYAZIT YAZDI: GÜNÜ BİRLİK
Günübirlik yaşama alışkanlığı yeni değil bizde.Köklüdür bu.Kökü de derinlerdedir.Yap boz..Bu hareketlilik toplumun hızlı,açıkgöz ve değişime açık bir toplum olduğu gibi algılansa da aslında öyle değil.Bu hızlı kültürel değiştirme isteği içinde daha rasyonel,kabul edilebilir bir mantığa değil ama özgün beklentilere sahiptir.Eski ahşap evini yıkarak yerine şahsiyetsiz apartmanlar dikmek gibi.Tümden gelimcidir bakış.Tıpkı Spinoza’nın,” başka bir şeyle tasarlanmayan şeyin kendisiyle tasarlanması gerekir “ aksiyomu gibi.Kendinde var olan şeylerle özel sonuçlar çıkarır.
Örnek mi ?..” Bin altın düşünüyorum,öyleyse bin altınım var “ (Cogito )
Hiç öyle bir şey yok. Bu düşünce görüldü ki,Tosuncukları,Banker kastellileri,döviz bürolarını,Jet Fadılları,Veli Göçer gibi sülükleri ve bankaları,borsaları,Bitcoinleri peydah ediyor.Milli Piyangolar,Spor totolar,kazı kazanlar vs.Toplum bulutlardan hiç inmiyor.Daha ağırı var;” uzaya gideceğiz,uçak yapacağız,yerli araba hazır,elektirkli traktör yapacağız,gaz bulduk,bizi kıskanıyorlar..”
Toplumumuzun ağır eski günahları vardır.Gözü kör olan esas oğlana araba çarpınca gözlerinin açılıvermesini alkışlarla izlemek gibi.Bir yayda beş ok atarak beşini de isabet ettiren Malkoçoğlu’nu titreyerek, açıklaması mümkün olmayan bir göğüs kabarması yaşamak gibi.
Haber 2021’in 17 Temmuz tarihli yayınında Ali Özarslan’ın FULBRIGHT EFSANESİ adlı yazı ( okunması gereken bir yazı ) da sözü geçen bu anlaşma Eğitimden,sanata,tv ve Radyo programlarına, madenciliğe kadar bir ahtapotun kollarında nasıl çırpındığımızı kısaca anlatmış.Bu ahtapot Amerika’dır.70 yıldır bizi debelendirmektedir.Aklımız,düşüncelerimiz de bu bu ağda çırpınmaktadır.
Bu günübirlik yaşam bizi şimdiye kadar öyle,böyle getirdi.Ama bu çırpınmalar bize kimliğimizi kaybettirdi.Zamanı ve geleceği kaybettirdi.Çok kültürlülükten arındırılıp homojenleştirmeye çalışılan,aslında sürüklenen bu toplum; öngörülenin tersine bir refleks takınarak muhafazakarlaştı/muhafazakarlaştırıldı.Dimyat’a Pirinçe giderken eldeki ulusal devletten oldu.
Şimdi,kendine özgü gelişme ritmini kaybeden toplum,tarihi sıfırdan başlatmak isteyen,devlet gücüyle donatılmış bir ortaçağcı düşüncenin inanılmaz tahribatı içindedir.Yine kendine özgü refleks ve reddedişlerle savrulmanın içindedir.Bir Fransız sözcüğüyle Deklase olmuştur.
Açık ve net biçimde söylemek lazım su gibi,Ruhi Su gibi:
Boşa didinmek fayda vermez
Kaldırmadıkça başlarımızı sefaletimiz bitmez.