TANJU BEYAZIT: KÜL RENKLİ BİR ZAMANDAN GEÇİYORUZ

kül renkli bir zamandan geçiyoruz

hazan yaprakları serpilmiş

metruk bir binanın merdivenlerine

seyir fenerleri fırıl fırıl döner gemilerin

bir çay ısmarladım kendime

geçmişi seyrediyorum güverteden

çok zaman geçmiş çok

altı yok bir bakraçla su çekmişiz

bozkırda unutulmuş bir kuyudan

işte bundan,

bundandır mahzun duruşumuz

yaşlanmışız,derinleşmiş çizgilerimiz

ve arıtamadığımız kederlerimiz

takip eder ayak izlerimizi

lakin senin,yıkılmış bir caminin

mihrabı gibi durur gözlerin

yağmurların arkasında

baksana şu havaya

bir yağacak,bir yağmayacak gibi

üstüne üstlük,bir yerlerden

fırında pişmiş ekmek kokusu geliyor

acıktım durup dururken

arar bulurum bulmaya da

şu komşu da

film çeviren bir adam var

oturuyor balkonda

nerede, ne zaman, hangi filmi çevirmiş

canımı burnumdan çıkarana kadar anlatmazsa

beni bırakmıyor

biliyorum

şuradan, şuradan bir geçsem

şu buğulu görüntülerden yüzünü bir seçsem

hasret burnumu sızlatıyor

hırçın dalgalar gibi çarpıyor yüreğim kayalara

ne, yeni baharlar ne de güneş ..

incinmiş sabahlara uyanıyorum hergün

her çizgisinde yüzümün külleri karıştırıyorum şimdi

çıkmazsam yollara boğulacağım biliyorum

çocukluğumun bayram sabahları düşüyor usuma

Silka idi radyomuzun markası

ve Kandıralı'nın ağır roman havası

giyilecek iskarpinler var sokaklarda,

her gördüğünün elini öpen çocuklar

şam bali ve dondurma şöleni

naylon ayakkabılar içinde beyaz çoraplar

ah çocuklar ..

ne kadar mutlu ve umarsızsınız

gök yüzünün bereketli suları

toprakla buluşur ya hani

işte o,yaprakların üzerindeki güneşle

buharlaşıp uçan damlalar gibidir umutlarınız

birazdan;

geçerek kısa bir maltadan

rakımın beklediği kuytuya gideceğim

babamdan kalmış emektar radyoyu yaptırdım

çevirdiğimde düğmesini çocukluğum çalar

bir hicaz şarkı döner sonra,

“ görmedim ömrümün asude bir demini

çekerim hep o siyah gözlerinin matemini”

nasıl bir toz kalkar yoldan..

bir araba keskin bir duruş yapmış da

çakıl taşları kaçışmışlar gibi sağa sola

ve toz bulutu dolar odaya

bir gıcırtı ile durur araba,kapısı açılır

açılır da ,tıka basa dolu bir valizden

saçılır gibi saçılır anılar

üşüyorum artık sabahları

güneşe gebe alacalı,renkler vuruyor pencereme

bitti martı akınları

hani o sabahları,peyikler gibi çığırışları

bitti…

sustu kurbağalar ve ağustos böcekleri

rüzgar,

sert bir rüzgar gelir derinden

yolun en anlamlı yerinden buhar kalkar

tb