Tanju Beyazıt: DALGIN DALGIN BAKARDIN HEP
(…)
dalgın dalgın bakardın hep
öyle çok uzaklara değil,belliydi
kelepçeliydi ufku gözlerinin
ama,dalgındı alabildiğine,
duruverecekmiş gibi,
susuverecekmiş gibi,
gidiverecekmiş gibi,
sanki soluklanmaya durmuş da bir ara
çok,çok gerilerden gelen bir hüzzamla
segahtan doğmuş bir makamla..
boşalt bütün perdeleri boşalt bak
bir ben kalırım bütün aralıklarda
pera’dan konuşuyorum sana
ve yüreğimde patlayarak ateşlenip
ağzımın yivlerinde dönen sözlerim
bir şişeyle atılmıştır denize..
geçerek kısa bir maltadan
rakımın beklediği kuytuya gidiyorum
babamdan kalmış emektar radyoyu yaptırdım
çevirdiğimde düğmesini çocukluğum çalar
bir hicaz şarkı döner sonra,
“ görmedim ömrümün asude bir demini
çekerim hep o siyah gözlerinin matemini”
nasıl bir toz kalkar yoldan..
bir araba keskin bir duruş yapmış da
çakıl taşları kaçışmışlar gibi sağa sola
ve toz bulutu dolar odaya
bir gıcırtı ile durur araba,kapısı açılır
açılır da ,tıka basa dolu bir valizden
saçılır gibi saçılır anılar
üşüyorum artık sabahları
güneşe gebe alacalı,renkler vuruyor pencereme
bitti martı akınları
hani o sabahları,peyikler gibi çığırışları
bitti…
sustu kurbağalar ve ağustos böcekleri
sert bir rüzgar gelir derinden
yolun en anlamlı yerinden buhar kalkar.
tb