ÖĞRETMENİN KİM SENİN? KİM ÖĞRETTİ ALFABEYİ?

VP Öncü Gençlik, İstanbul Parti Okulu toplantısının canlı yayınına Facebook'ta denk geldim. 

Perinçek'in kısa konuşmasını dinledim. Soru cevap kısmında sadece dört genç soru sordu. Soruları ve Perinçek'in cevaplarını ise not alarak dinledim. Soru cevap kısmı şu şekilde: (Çok uzamasın diye son soruyu almadım zira o soru Abazlarla ilgiliydi.)

Bu konuşma en azından şu an için Öncü Gençlik Facebook sayfasında var. Perinçek'ten hemen sonra verilen arada kameraya yakın geçen birinin şöyle dediği duyuluyor: "Boş boş konuşuyor." Farkına varmamışlar henüz. İnanmayan acele bakabilir.

Birinci genç: Siz katıldığınız bir Çıkış Yolu programında “CHP’nin tabanı çok değerlidir. Bizim için vazgeçilmezdir. MDD’yi biz o tabana dayanarak gerçekleştireceğiz" demiştiniz. Ama şimdi bizim AKP’ye yakınlaşmamız nedeniyle o taban bize en uzak en düşman taban haline geldi. Bu konuda ne yapabiliriz? Onları nasıl ikna edebiliriz?

Perinçek: Evet ben CHP’nin tabanı değerlidir onlardan vaz geçemeyiz demişimdir. (Gence soruyor) Ama emin misiniz? MDD’yi bu tabana dayanarak gerçekleştireceğiz demiş miyim? Eğer o sırada öyle demişsem doğru ifade edememişim demek ki. Çünkü öyle düşünmüyorum gerçek de böyle değil.

Birinci Genç: Belki ben hatalı hatırlıyorumdur. Özür dilerim

Perinçek: Olsun önemli değil sorduğunuz iyi oldu. Bu konuyu konuşalım. CHP tabanı değerlidir. Ama MDD’nin dayanacağı taban budur demek yanlıştır. Hem sınıfsal olarak yanlış bu hem de bu tabanın bilinci açısından yanlış.

Sınıfsal olarak yanlış çünkü MDD’nin dayanacağı sınıflar en başta işçi. Sonra elbette köylüler, esnaf tüccar yani çarşı dediğimiz kesim ve milli girişimci sanayici. Bu kesimler CHP’de değil AKParti’de.

Bilinç açısından ise 15 Temmuz darbe girişiminde CHP tabanı darbe başarılı olsun diye için için bekledi. Hatta bizim tabanımızdaki CHP etkisindeki kişiler bile umut ettiler. Demokrasiye, muhafazakârlar ülkücü taban sahip çıktı. Muhafazakarlar artık Amerika’nın boyunduruğundan kurtuldular ve demokrasi mitinglerinde gösterilerinde yer aldılar.

Biz partililerimizi o mitinglere neredeyse zorla gönderdik. Arkadaşlarımız çekindiler korktular. "Bu şalvarlılar sakallılar bizi yer mi" diye düşündüler çekindiler. (Salonda gülüşmeler)

Hatırlayın. Abdullah Gül Tayyip Erdoğan iktidarı Irak işgaline Türkiye’nin katılması için Amerika tarafından tasarlanmıştı. Ama gördük 1 Mart 2003 teskeresi AKParti’nin oyları ile reddedildi. Amerika’nın AKParti’den istediği gerçekleşmedi. AKParti'nin içinden bir güç Amerika'nın planlarını bozdu.

Bizim asıl MDD’de dayanacağımız taban budur. Şüphesiz CHP tabanından vaz geçmeyeceğiz hiçbir vatandaşımızdan vazgeçmeyeceğiz ama durum budur.

Yazarın Notu: Esasen diyor ki: "CHP tabanını ikna etmekle filan uğraşmayın. Zaten devrimi biz onlarla yapmayacağız. AKParti ve Ülkücüler bize yeter. CHP’lileri kazanmasak da olur. Moralinizi bu sebeple bozmayın."

Hadi diyelim ki bu hatası veya doğruluğu sahada test edilip ortaya çıkacak geleceğe dönük bir önermedir. Ama Perinçek daha 17 sene önce olmuş hepimizin şahit olduğu 1 Mart Teskere sürecini çarpıtıyor. Modernist insanlardaki Erdoğan imajını değiştirmek için tarihi tahrif ediyor.

Oylama gizli yapılmıştı ve sonucu şöyleydi: 264 evet. 250 ret, 19 Çekimser 16 katılmayan 1 Bülenç Arınç (başkan) Bu teskere meclis kararı olduğu için evetler çok olduğu halde 267'yi geçmediği için reddedilmiş saydı Arınç. İlk an Anayasayı bilmeyen ve evet oyu veren AKP'liler kabul edildiğini sanıp sevindiler. Ama Arınç kabul edilmedi deyince (hatta bağırıp çağırıp) oylama tekrarlansın diye önerge verdiler. Arınç reddedip oturumu aceleyle kapattı. Üç kişi daha evet deseydi teskere çıkmış olacaktı.

İşin ilginci en Amerikancı Kamal Derviş dahil topyekun hayır veren CHP'nin haricinde ret oyu veren veya katılmayan AKP milletvekillerinin hemen hepsi Kürt kökenli, Barzani ile veya PKK ile dirsek teması olan Doğulu  AKP milletvekilleriydi.

Zira o teskereye sadece İşçi Partisi dahil sosyalist partiler, CHP, SAADET, DİSK KESK vb leri değil, PKK'nın uzantısı Kürt Partisi ve Barzani de karşı çıkıyordu. Onlar; Amerika ile birlikte girecek Türk birliklerinin kendi gündenmlerini takip edip Kürt bölgesine yerleşmesinden işgal etmesinden çekindikleri için böyle tavır aldılar.

Perinçek'in dediği gibi değil yani olay. AKP'den hayır oyu verenler vatanseverliklerinden değil ayrılıkçı Kürt siyasetinin bir gereği olarak bir de Amerika ile Türkiye'nn arasını bozmak için böyle davrandılar. Tayyip Erdoğan çoğunu bir daha aday göstermedi. O teskereye evet diyenlerin hedefi ve cephesi tekti ama hayır diyenlerin niyeti ve cephesi muhtelifti. 

İşte böyle!

O teskerenin çıkması için kendisini paralayan Abdullah Gül veya Bülent Arınç değildi. Abdullah Gül başbakan olarak hemen hiç asılmadı.. Bülent Arınç ise deklare ederek açıkça teskereye karşı çıktı. Erdoğan ise teskere geçsin diye o sırada görevi olmamasına rağmen çok çabaladı. Hatta bu üçünün arası ilk kez bu olayla bozuldu. 2016 yılında Erdoğan bir soru üzerine şöyle cevap verdi:  

"Irak’ta düşülen hataya Suriye’de düşmek istemiyoruz. Ben 1 Mart tezkeresinin yanındaydım, karşı olanlar bunu açıkça söylemediler. Birileri de gizli kulisler attılar. O insanların kimler olduğunu araştırır bulursunuz. 1 Mart tezkeresi ilk anda kabul edilip Türkiye, Irak’ta olsaydı, Irak’ın durum böyle olmazdı. 1 Mart tezkeresi ilk anda geçseydi, Türkiye masada olacaktı"

Yani hala teskereyi savunuyor ve hatta Suriye ile bağlantı kurup Suriye'deki çabasının masada olmak için Batı ile birlikte hareket etmek olduğunu da açıkça söylüyor.

İkinci Genç: Son dönem gerek AKP yöneticilerinin gerekse AKP’li yazarların tekrar askeri vesayetten bahsettiklerini, Ergenekon davasının doğru olduğunu söylediklerini 27 Mayıs ve 28 Şubat’ı da işin içine katarak devrimci tarihe saldırdıklarını görüyoruz. AKP Ergenekon süreci benzeri bir girişim başlatıp Avrasya rotasından çıkıp tekrar Amerika’ya yanaşır mı?

Perinçek: AkParti ile aynı Türkiye gemisindeyiz. Ama her görüşümüz aynı değil elbette. 27 Mayıs ve 28 Şubat konusundaki görüşlerimizi elbette savunacağız. Ama bugün cepheleşme 27 Mayıs, 28 Şubat üzerinden kurulmuyor. Afrin üzerinden Kıbrıs’tan, İdlib’den Kırım’dan kuruluyor. 27 Mayıs bulunduğumuz cephenin kıstası değil. Cepheyi tarihte değil bugünde kuruyoruz. 27 Mayıs ve 28 Şubat konularını cepheyi zayıflatacak bölecek şekilde gündemde tutmak, cepheyi güçlendirmez zayıflatır böler. Bu hataya düşmemeliyiz.

Yazarın Notu: Demek ki AKP ile Türkiye gemisinde olmanın ötesinde cephe de kurulmuş. Perinçek mealen “AKP’lileri (demokrasi güçlerini) ürkütecek incitecek şeyler söylemeyin; 27 Mayıs filan gibi konularda mümkünse çenenizi kapalı tutun” diyor.) 

Demek ki Perinçek'in cephenin kıstası olarak ortaya koyduğu şartlarda yani İdlib ve Kırım'da filan AKP ile VP aynı cephede!

Öyle mi peki? Bu hususlarda da anlaşıyorlar mı yani?

Üçüncü Genç: Hulusi Akar’ın NATO toplantısı öncesi ve Suriye konusunda söyledikleri var. Rand Corporation Hulusi Akar'ın güvenilir olduğunu söylüyor. Türkiye Avrasya’ya yönelirken neden hala NATO üyesi ve İncirliği neden kapatmıyor.

Perinçek: Hulusi Akar önce GKBŞK sonra da Milli Savunma Bakanı olarak Amerika ile savaşan Türk ordusunun başındaki komutandır.  Onunla Tayyip Erdoğan'ın arasını bozmaya yönelik kara propagandanın ve  Ak Parti ile Vatan partisinin arasını açmaya yönelik kara propagandanın etkisinde kalmayın. Türkiye aslında NATO’dan çıkmış durumda sayılır. Bazı yalpalamalar tarihten gelen tortular olur ama artık Atlantik cephesine Türkiye'yi kimse döndüremez NATO çökmüştür ve bitmiştir.

Yazarın Notu: Galiba biz gözden kaçırdık. Türk birlikleri İdlib’e Amerika ile savaşmak için gidiyorlar herhalde...

Kıssanın Hissesi: Eyyy Öncü Gençler!

Sizden önceki üç dört kuşak gencin başına gelenin sizin de başınıza gelmesini istemiyorsanız; kendinize bir an önce devrim ve sosyalizm tarihini, bilimsel yöntemi, sosyalizmi ve yakın tarihi tahrif etmeyecek; basit apaçık doğruları amansız yanlışlarla ve hayalî menkıbelerle harman edip doğrulara dahi değer kaybettirmeyecek bir öğretmen bulun. Ya da sınıfı boşaltın ne bileyim...