MEHMET TANJU AKAD:YENİ DÜNYADA SİYASET ve KAMU YÖNETİMİ
Siyaset ve yönetimi eski usullerini sürdürenler giderek kaybeder. Kamu yönetimi sürekli yenilenmesi gereken bir faaliyettir. Bunu sağlayacak olan da siyasi iradedir. Ne var ki kurumlar ve anlayışlar asla toplumun değişim hızına yetişemez. Mühim olan ne kadar geriden geldikleridir. Örneğin günümüz dünyasının 15 veya 25 milyonluk mega kentlerinin sorunlarıyla ve giderek ağırlaşan iklim sorunlarıyla, gıda kriziyle, pahalılıkla nasıl baş edilir, bunlar nasıl yönetilir. Nitekim İstanbul’un, İzmir’in, Bursa’nın, Ankara’nın başta trafik, devasa sorunları çözülebilir mi? Tam tersine devamlı kötüye gidiyor. 1984 yılında 3 ilin (o da bazı ilçelerine şamil olan) büyükşehir belediyeleri yasası günümüzde nüfusun yaklaşık % 80’ini barındıran 30 ili bütün ilçeleriyle birlikte kapsadı. Ne kadar başarılı olduğunu değerlendirmek zor çünkü karşılaştırma yapacağımız ölçütler yok. Sadece işlerin giderek kontrolden çıktığını gözlemliyoruz, çünkü geçici çözümlere yükleniliyor. Örneğin büyük yerleşimlere su getirmek için birçok havzanın yeraltı suyu tüketiliyor, tarım büyük zarar görüyor.
.....
“İhtiyaç var. Bu ihtiyacı giderelim, sonrasını düşünürüz” yaklaşımı elbette anlaşılabilir ama uzun vadede yıkıcıdır.
.....
Bundan 100 yıl önce, toplumu yeniden düzenleme işine girişmek daha kolaydı. Ülkelerin büyük kesimleri kendi yağıyla kavrulan kırsal topluluklar ve bir avuç memurun olduğu küçük kentlerden oluşmaktaydı. Bu nedenle ihtilalcilik de pek bir modaydı. Sabah erken kalkan ihtilale girişiyordu. Hele 1918 krizlerinden sonra, aman sormayın gitsin. Günümüzde, bu tür zıpırlıklar mümkün değildir çünkü tek bir kentin iaşe ve sağlık sorunları bile çözülemez ve zaten kimse böyle maceralara kalkışmıyor. Ancak yabancı güçlerin müdahalesiyle devletleri yıkılan ülkeler kaosa sürükleniyor, bu başka bir olay. Devlet artık toplumda çok kapsamlı bir yere sahip; asayiş, posta ve adalet ile kadastrodan ibaret değil. Türkiye devleti Cumhurbaşkanlığına doğrudan bağlı kurumlar dışında, 16 bakanlık tarafından yönetilen 1.000 kadar kurum ve genel müdürlükten oluşur. Devasa bir yapıdır. Bu kurumların çalışmalarındaki verimlilik değerlendirilmesi layıkıyla yapılmaz, çıkar çevrelerinin müdahalelerine tabidirler ve reorganizasyon genelde çok geç gelir. Bununla birlikte ve bürokrasinin kökleşmesine rağmen 110 yılda kaç anayasa yaptık, sistemi kaç kez yeniden düzenledik valla kafadan söyleyemez hale geldim. Demek ki, nasıl yapılırsa yapılsın, devlet adamlarımız bu ihtiyacı görüyorlar. Sorun nasıl yaptıklarında. Bazı ülkeler bunu anayasa sorunu haline getirmeden yapıyor, bu daha iyidir. İşi anayasasız yapamamak daha derin yönetim sorunlarına işaret ediyor. Siyasetçilerin basiretsizliğini de yansıtıyor.
.....
Kamu çıkarlarıyla özel çıkarlar arasındaki dengelerin yeniden belirlenmesi gelecekteki siyasetin (ve elbette hukuk ve yönetimin) temel işidir. Günümüzde, kamu işleri ve kaynakları giderek sermayeye aktarılırken ve bu aşırı denetimsiz bir şekilde abartılırken, geniş kitleler için yoksullaşma kaderdir. Bu kaderi yıkacak bir siyaset anlayışının kıvılcımlarını görmüyoruz. Zihinler buna teslim olunca, siyaset sadece egemenler arasında çekişmelere dönüyor, muhalefet figüranlık yapıyor.
.....
Siyasete heves edenler bu sorunları görmeden klişelere sarılınca başarısız olup çırak bile çıkamıyorlar. Bari çırak çıksalar, ileride kendilerini geliştirler diyoruz.