MEHMET TANJU AKAD:NE BİÇİM İKTİSATÇISIN SEN?

Sanki bizde akıl çok da, “ne yapalım?” diye soruyorlar, “tezgahları anlamadan bir şey yapmayın, başka şey söyleyemem” diyorum. Sen niye anlamıyorsun, iktisatçı değil misin diye akılları sıra laf çakıyorlar. (İçimden... “ula..., ya sabır” diyorum.) Gerçi bu konularda zaten iyi bildiğim noktalarda bile asla öneride bulunmam ama sanki yapılanların iktisat bilgisiyle alakası var. Sanki böyle bir şeyin dünyada örneği var da, bari ona bakıp bir şeyler gevelesek. Sanki tezgahın bilimi olur da, biz cahil kalmışız. Ve sanki iktisat bilgilerinden bir bilim çıkar da, her durumu ya da hiç değilse bazı durumları çözecek formülleri olur. Yapılan şeylerin ne iktisat aklıyla, ne de başka bir sistemle alakası yok. Kaç kez söyledik. Bunlar ekonomik değil siyasi tasarrufların sonuçlarıdır. Ha! bunların iktisadi sonuçlarını ne kadar hesapladılar, ne kadarı bilinçli, ne kadarı istem dışı oldu, ideolojik takıntıların gerçekten rolü var mıydı, yoksa bahane mi yaptılar, bunları da bilmiyoruz. Her hangi bir mantığa, düşünce sistematiğine uymayan uygulamaları hangi kıstaslara göre analiz edeceğiz. Neyse, son garabette  bir şey yapmayanlar, pahalı döviz almayanlar zarar etmediler ki, soranların çoğu bu niyetteydi. Pahalıyken bozdurup ucuzlayınca tekrar alanlar karlı çıktı ama bunların çoğu, muhtemelen tezgahın ne olduğunu bilen büyük alıcılardı. Küçük işlemlerde alım satım farkları ve komisyonlar zaten beklenen kazancın bir kısmını götürür.

.....

İktisat bir bilim değildir, iktisadi olayların bilgisi bilimsel kıstasla gelmez. Her birisi farklı sosyal koşullarda cereyan eder, kişisel ve politik tercihlerin sonucudur. Çıkarların azamileştirilmesi gibi bazı genel dürtüler vardır ama bunlar da gene durumlara bağlıdır ve insan tercihlerinin genel olarak tekdüze, öngörülebilir ve rasyonel olduğu varsayılarak yapılan analizler hemen her zaman batar. Kaldı ki, örneğin, piyasaya çok miktarda para sürersen fiyatların artacağı gibi, hepsi iki elin parmaklarını geçmeyen kurallar da her çocuğun çözebileceği şeylerdir. İktisatta yararlı olan, -o da zihin açtığı için- iktisat tarihi bilgileridir. Geri kalanı denize girerken sakız çiğnemekten başka bir şey sayılmaz. Bir sene boyunca “cebimde iki yüz lira var, ya sekiz kilo havuç ya iki kilo gofret alırım üzerinden grafik yaparlar, dört kilo havuçla iki kilo gofret mi, yoksa “x” kilo havuçla “y” kilo gofret mi alsam eğrileri çizerler, bunu formüllere koyarlar, oyalanıp dururlar. Merkez bankacılığı gibi bazı özel bilgiler ise zaten ağırlıkla pratikte öğrenilir.

.....

Üfürükten tayyare olmasına rağmen para sahiplerine iyi hizmet veren iktisatçılar malı çuvalla götürür. İşlevleri kapitalizmi rasyonalize etmek, sürekli kafa karıştırmaktır. Meraklısına vazife: İster üç ay, isterse altı ay televizyon iktisatçılarını izlesin öğrendiklerini özetlesin. Eğer beş tane işe yarar bilgi edinmişse, her krizde kayıplarını önleyecek tek bir tavsiye almışsa gelsin kafamıza fırlatsın. Gerçi birkaç tavsiye olabilir ama bunlar için de iktisatçıya değil basirete ihtiyaç var. Muhtemelen aklında sadece “federal rezerv faiz oranlarını artıracak mı”, “üçüncü çeyrekte istihdam beklentisi”, “merkez bankasına müdahale ediliyor mu?”, “kapalı çarşıda gram altın” gibi birkaç cümle kalacak ve bunların da birleşik sonuçlarını ortaya koyamayacaktır. İsteyen çevresindeki ekonomistlere de sorabilir. Yahu, yirmi tane kriz geçirdik, kaç tanesinden tek bir faydalı, dişe dokunur laf duydunuz? Hayatınız boyunca tek bir iktisatçıdan yararlı bir şey öğrendiniz mi? Bi düşünün derim?