Mehmet Tanju Akad:HAVADA AĞIR, YAPIŞ YAPIŞ BİR MUHALEFET VAR
Arkasında tıngırtı. Herkes konuşuyor, sanal ortamdan sulu sepken gibi yalan yağıyor. Ya da pilav üzeri az kuru gibi, hayır, hayır... teşbihte hata olur elbet ... ya daa, eeee, ya da işte... iç içe geçmiş iplik yumakları gibi. Kurnaz kedi doğrularla yalanları iyice karıştırmış, sobanın yanına bırakıp gitmiş. Elini uzatsan tutacak kimse yok. Kestaneler yanıyor, maşası olan birini bulursan ateşten çekilir ama yok işte yok. Ne maşa var, ne de tutacak birisi var. Sis çöküyor, en ufak bir esintiyle dağılıveriyor. Kukalar kendiliğinden devriliyor, dokuz taşı üst üste dizecek kimse kalmamış, sahipsiz top çalının dibine yuvarlanmış, Herkes kuyrukta ağlıyor. Ayten de ağlıyor. E.’nin gözyaşları boncuk gibi göbeğine damlıyor.. Bizimki bir dürüm hayal ediyor. Okul arkadaşı gelip mahalleliye posta atıyor, Çomar havlayınca arkasına bakmadan kaçıyor. Her şey dağılıp gidiyor. Laf ... laf... laf... ucuzluk ne zaman, aman diyiim, laftan ucuz ne var. Okulun bahçesini otopark yapmışlar, çocuklara oyun yeri kalmamış ama parasıyla çatıyı onaracaklarmış. Ateş, ateş gibi bir çocuk. Buradan iş çıkar mutlaka diyor, ama çıkmıyor, Ateş gene de yılmıyor. Karga gaklıyor. Peyniri düşürmüyor. Düşüremez çünkü yok. Alfabe bitmiyor. Çocuklar ezberledikçe alimler yeni harfler icat ediyor, kimse söyleyemese de harfler birikiyor, sıraların altından taşıyor. Biz de bu aleme bakıp bir şey yazdığımızı sanıyoruz ama yeni harflerle söylenemiyor. Eski harflerden sekiz tanesiyle ifade etsen de ortaya sadece bir hırıltı çıkıyor. Halimiz budur vesselam. Silinmiş seksek üzerinde zıplıyoruz. Müdür pencereden eğri eğri bakıyor. Sizi teker teker yedim diyor. Yoksa yerdim mi diyor. Yani yermekten fiil yererdim mi dedi. Yerdi mi yermedi mi? Yoksa çoktan yedi mi? Haydaa, baştan alalım. Tuz ile başlayalım. Yok yok buz ile başlayalım. Tuzlan, buzlan denmez, hem yanlış, hem manası farklı. İşte budur.