MEHMET TANJU AKAD:GELECEK PROGRAMDAN FRAGMANLAR GÖRDÜK
2020’den sonra 2021’de sıkıntılarla dolu bir yıl oldu. Meğer 2019 ne güzel bir yılmış da içindeyken farkına varmadan geçip gitmiş. Bu yıl salgın, yangınlar, seller, deprem, fırtına, kuraklık vs., hepsinin üzerine bir de muazzam pahalılık, yangını tüm çatıya yaydı. Bu kadar kötü olmayabilirdi para hırsı eline fırsat geçen herkesi harekete geçirmeseydi. Ancak bunları da tetikleyen ve birbirini azdıran birçok temel faktör var. Herkesin bildiği şeyler: kronik dış ticaret açıkları, faiz ödemeleri, yönetim hataları, yönetim hatalarının ötesinde belli kesimlere aşırı kaynak aktarılması, yönetimi denetleyecek hukuki mekanizmaların işletilememesi, tarımın yıkıntıya sürüklenmesi vs. İşte bunların hepsi önlenebilir, önlenemese bile azaltılabilir ve ahalinin geniş kesimlerin ezeli sıkıntıları bu kadar hızla artmayabilirdi. Bu kötü gidişten iktidar kadar muhalefeti de sorumlu tutmamız yadırganıyor. Ben de yadırgayanların aklına turp sıkayım diyorum. Kötü gidişe karşı tek çare muhalefetin tutarlı bir programla çıkıp iktidarı alması değil midir? İktidara mı yalvaracaksın, sanki kulak verecekmiş gibi. Ama işte güven veren bir muhalefet yok. Bu nedenle benim oklarım öncelikle muhalefeti hedef alır. Şayet iktidara gelmesini isteyebileceğim bir muhalefet olsaydı, tersi olurdu. Şimdi mesela CHP için, “ne zaman iktidar oldu da ne kötülüğünü gördün?” diyorlar. E, sahtekarlığını, ikiyüzlülüğünü ve bin bir kıvırtmasını daha muhalefetteyken gördük, başka ne diyelim. Seçimden sonra ne olacağını bilemeyiz ama naçizane önerim, kim kazanırsa kazansın daha kötüsüne hazır olun. Niçin?
.....
Önümüzdeki yıllarda ihracatın artmasına bağlanan bir büyüme politikası, kısa vadede içte geniş kesimlere refah sağlamaz. Orta vadede ihracat kazancının bir kısmı ahalinin belli kesimlerine yayılır ama bu sınırlı ölçüde olur. Belki uzun vadede... ölme eşeğim ölme. Tarım ise, on yıllar boyu ihmal edildikten sonra kısa vadede toparlanamaz. Buraya yeterli yatırım yapılacağına dair işaret yok. Gerçi tarım fiyatları artıyor ama devlet desteği olmadan maliyetler bu fiyat artışlarını anında götürüyor. AKP’nin bu konuda yeterli adım atacağına dair işaret yok ve zaten altyapı ve seçilmiş sektörlere o kadar çok para aktarıyor ki, bunlardan tarıma yeterli kaynak kalmaz. İhracatın artması tek başına iyidir ama, sonuçta buradaki katma değer düşük kaldıkça, yani mallar ithalatın üzerine ufak bir değer eklenerek dışa satılıyorsa, bizim ihracat, kendi çalışanlarımıza az, yabancı üreticilere ve dolayısıyla onların çalışanlarına, örneğin Alman firmalarına ve işçilerine daha çok fayda sağlamaya devam eder. Bu arada, TL’nin yabancı paralar karşısında zayıflaması, aynı zamanda Türk işçisinin emeğinin ucuzlaması anlamına gelir. Bu anlamda da ihracatçımız yabancı ülkenin ithalatçılarına ve tüketicilerine giderek daha çok avantaj sağlıyor. İhracat, ağırlıkla emeğiniz ucuzladığı için artıyor ve içte ağırlıkla küçük bir azınlığa yarıyor, nispeten ufak bir kısmı dolaylı olarak çalışanlara sızıyor. Katma değer artarsa daha geniş kesimlere sızar.
.....
Bu koşullar altında, kesin olarak biliyoruz ki, (1) Devalüasyonla birlikte emek hariç her şey daha da pahalılaşacak, (2) Tarımın sıkıntıları gıda fiyatlarını sürekli artıracak. Bunların yanı sıra iklim krizleri de gıda fiyatlarının yükselmesi yönünde baskı yapacak. Sağlık, eğitim, güvenlik, sosyal güvenlik ve diğer standart devlet masraflarını, dış operasyonların ve mültecilerin muazzam masraflarını saymıyoruz bile. Kısacası, bu yıl gelecek yıllarda artacak olan sıkıntıların fragmanlarını gördük. Bunu değiştirecek herhangi bir siyasi güç yok. En iyisi hayatınızı buna göre tanzim etmeniz ama çoğunluk bunu yapamaz, girmiş olduğu yoldan ve yaşam biçiminden çıkamaz. Gençler, bunu bilerek ilerisi için çok uzun vadeli siyaset düşünebilir, böyle düşünürlerse gelecek sıkıntıları hafifletebilirler. Onların basireti için yorum yapmayalım. Bizim içinse, hiç şans yok, ama çok dert değil. Türk sıkıntıya alışıktır. Bu sıkıntıların kaçınılmaz olarak artacağını çok iyi bildiğimiz için zihnimizde hazırlıklıyız. Elle gelen düğün bayram diyoruz. Aynı standartta yaşayamayacak olmak hayatımızı karartmaz. Hayat felsefemizin bir yerinde bu daima vardır. Geçmişteki her büyük devalüasyonda söylediğimiz gibi: “Gene ürettiğimizden fazla tükettik, şimdi ödeme vakti. Hadi kolay gelsin.”