MEHMET TANJU AKAD:CUMHURİYETİMİZ FIRTINALI SULARDAN GEÇERKEN

100’üncü yıla 3 kala...

Cumhuriyetimiz Fırtınalı Sulardan Geçerken

Cumhuriyetimiz ebedidir, her zaman yeteri kadar muhafızı olacaktır ama uzunca bir süre için insicamının (ahenginin) kaybolduğunu inkar edemiyoruz. Bu şaşırtıcı bir şey değil. İstisnasız her ülkenin kuruluşunda veya yeniden kuruluşunda rejim krizleri vardır, kaçınılmazdır. Atatürk bunları öngörmüştü. Bizde ayrı bir sorun daha var, o da asli görevleri cumhuriyeti muhafaza olanların ihanetidir. Çok az ülke, daha kuruluşunun ilk günlerinden itibaren emperyalistlerin müdahalesine bu kadar yoğun bir şekilde maruz kalmış, uluslaşma sürecini bu kadar bunalımlı şekilde yaşamıştır. İlk on beş-yirmi yıldan sonra onlara büyük bir hareket serbestisi tanınınca her kesimden ruh sefilleri ortaya döküldü. Bir kısmı, mali sermayenin, bir kısmı da emperyalistlerin kuklası olan radikal dincilerin peşinde düştü. Bunlardan rahatsız olan her kesimden bazı kişilerin (ki onların da bazıları cumhuriyetin nimetlerinden en çok yararlananlardı) aklına yurt dışına kaçmak düştü. Küçük hesapçılar da parayı görünce emanetçisi oldukları yurt varlıklarını yabancılara satmaktan kaçınmadılar. Özel mülk sahipleri arasından da on binlercesi bunu yapıyor. Bunlar sattıkları mülklerin ülke kaynağı olduğuna bakmayan, içilen her yudum suda yabancı düşmana para kazandırmayı, vatanında yabancıya kiracı olmayı zul addetmeyen çukur insanlarıdır. Ya solcular, onların ne kadarı işbirlikçi oldu, ne kadarı bölücü teröristlerin peşine takıldı bilen var mı? Geri kalan bir avuç da kendi yaratıp kendi taptığı mitlerle avunup durur. Atatürk’ün partisi CHP’nin durumu ise içler acısı. Henüz onun sağlığında devrimleri durdurup muhafazakar dalgayı yükseltirken, 1930’dan sonra Atatürk’e dış politikadan başka bir alan bırakmadılar. Atatürk’ün ölümünü takiben, CHP içindeki derin karanlık, her türlü işbirlikçiliğin ve gericiliğin daha açık destekçisi oldu. Altı okçu vitrinine veya Karaoğlan’a bakmayın. O, kullanıldığını anladıktan sonra niçin partisinden ayrılıp da küçük bir tezgahın başında vakit öldürdü sanıyorsunuz? CHP’nin gizli yönetimi hin oğlu hindir. Herkesi kullanırlar, kullanamayacaklarını anında tasfiye ederler. AP, DP, ANAP, MHP, DYP, AKP ve diğer muhafazakar partiler sırayla onların programını uygularken, onlar sözde temiz görünür. Demografik yapısı uyan şubeleri etnikçi ve mezhepçi gruplara, diğerlerini yiyicilere bırakıp, yurtseverlerin öne çıkmasını engellerler. Biz, işte bu nedenle muhafazakar partilerin emek karşıtı tasarruflarından çok bunların sahte muhalefetini teşhirle uğraşırız. Emperyalist güçler, gözümüzün önünde milliyetçi hareketi Türk-İslam sentezi adı altında yabancı istihbarat servislerinin kontrolünde bir Soğuk Savaş aracına dönüştürdüler. Solcuları ise milletin düşmanı haline getirdiler, onların bağrında etnik bölücülüğü büyüttüler, tıpkı muhafazakar partilerin bağrında veya Almanya’daki işçiler arasında radikal dinciliği büyüttükleri gibi. Cumhuriyeti yönetenler bunların hiç birisine müdahale etmediler. Bazıları pasif teslimiyetten, bazıları yetersizlik ve yeteneksizlikten, bazıları faal işbirlikçilikten, bazıları çıkar paylaşımından ama genellikle akıl eksikliği ve şahsiyetsizlikten. Ne yazık ki hızlı nüfus artışı düzgün bir eğitime olanak vermediği gibi, bu alan da ikili antlaşmalarla batılıların etki sahası haline getirildi. İlgili antlaşmaları imzalayanlar ebediyen lanetlenmiş hainlerdir ama hesap sorulmamıştır.

.....

Düşe kalka ilerliyoruz. Bir kısım samimi cumhuriyetçi hayatı kapkaranlık görüyor. Her gün bu kadar kahreden, bu kadar umutsuz olanların ülkeye faydası dokunamaz. Ülkemiz, NATO’ya girdiğimizden ve ikili antlaşmalar yapıldığından beri sıkıntı çekiyor, 1970’den beri bu sıkıntılar kanlı, ilan edilmemiş iç savaşlar halinde yeni şekillerde birbirini izledi. Bunlara rağmen ayaktayız, bu coğrafyada yaşamanın, büyümenin bedellerini ödemekten kaçmayacağız. Atatürk bunları öngörmüştü. Muhtaç olduğumuz kudretin nerede olduğunu göstermiştir.