Mehmet Tanju akad: ZİHİN GELGİTLERİ

Andımızla ilgili yorumlarda “Türküm” kelimesini ırkçı olarak niteleyen ruhu kararmış Türklere rastladım. Kendi varlığından bile şaşkınlığa düşmüş bu şaşkınları kınayacak kelime bulamadım. Ne desek yetersiz kalır. Alçaklığın bile bir nispi yüksekliği vardır. Kendi varlığını inkar ancak çukurla ifade edilebilir. (((15 dk. sonra))) “Yahu bu kadar sert yazmasak mı?” ... ama mümkün değil. Yani hepimize alenen ırkçı diyor bu çukurlar. Türk olmayı beğenmiyorsan aramızda işin ne? Arap Arabım deyince, Yunanlı Helenim, Japon Japonum deyince ırkçı olmuyor da biz mi oluyoruz. Biraz daha zaman geçsin, bakalım öfkem azalır mı? (((40 dk. sonra))) Nayır, öfkem azalmıyor, artıyor. (((1.5 saat daha sonra))) Şöyle de yazabilirdik. “Bazı vatandaşlarımızın bu şekilde düşünmesi bizi oldukça üzdü. Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşı kökeni ne olursa olsun Türktür. Biz kimseye durup dururken ayırımcılık yapmayız. Necip milletimizin hasletleri buna müsaade etmez. Tek tük bozuklar bizi bağlamaz”. (((daha sonra))) Yahu, bu tiplere kızmayacak mıyız? Zaten kendine “aydın” diyen” karanlık” şeylerin ilk öğrendikleri şey kendi uluslarına karşı olmak. Canları cehenneme. (((ve daha da soona))) Gene de itidalli olmak gerekir. Herkese kızarak nereye varırız. Bazılarının bunları oy için yaptıklarını da unutmayız. (((bir süre geçince))) Yaptıkları yanlarına kaldıkça yapıyorlar ama bu konuda muhalefet ne diyor ki? (((daha da birkaç saat geçince))) İlk iki cümledeki sıfatları defalarca hafiflettim, hakarethamiz olmaktan çıkardım ama dördüncü ve beşinci cümleleri silmeye elim varmadı. (((hemen akabinde))) Dördüncü cümleyi de hafiflettim. Artık benden bu kadar. Karanlıklarla daha fazla uğraşmaya gerek yok.