MEHMET TANJU AKAD YAZDI:COVİD KRİZİNİN DÜŞÜNDÜRDÜĞÜ BAZI ŞEYLER
Bazılarınızın bildiği gibi, insan DNA’sı virüslerden gelen yüz bin civarında parça taşıyor. İnsan genomunun yüzde beşten fazlası (sekiz diyenler var) bunlardan oluşuyor. Çok yakın zamana kadar bunların ne işe yaradıkları bilinmiyor ve memelilerin ilk ortaya çıktıkları dönemden kalan fosil parçalar olduğu sanılıyordu. Ama şimdilerde, bunun böyle olmadığı, bizi ve sağlığımızı birçok yönden etkilediği ve bazen virüslerin DNA’mıza parça yerleştirdikleri anlaşılmaya başlandı. Zaten milyonlarca yıldır bunu yapmasalar, yüzde sekize nasıl gelinirdi. ama bulgular henüz çok başlangıç aşamasında. Bizi hasta olmaya veya bunlara direnmeye eğilimli kılan faktörler başka şeylerin yanı sıra, en temelde hücre yapımızda yer alıyor. (Meraklısına bilgi: çok yakın zamana kadar insan vücudundaki yirmiden fazla organın da fosil olduğu, hiçbir işe yaramadığı, dolayısıyla alınabileceği düşünülüyordu ki yararlı bakterilerin deposu apandisit ve solunum sisteminin bekçi kapısı bademcik bunlardan ikisiydi. Sonra bunların hepsinin çok önemli işlevleri olduğu ortaya çıkınca özel durumlar dışında bunların alınmasından vazgeçildi. Vücut, işlevi olmayan bir şeyi milyonlarca yıl boyunca barındırmaz. İnsan garip bir ilkel yaratık. Neredeyse 50 yıl boyunca, insanın, beyninin sadece yüzde onunu kullandığını söyleyen moronlara laf anlatmaya çalıştım. Hangi yaratık enerjisinin üçte birini kullanan bir organı atıl bırakır. Ama tabii, moronlarda bu enerji boşa kullanılıyor ve çöpe gidiyordu.)
.....
Covid krizinde milyonlarca sağlık personeli büyük bir cesaret ve fedakarlıkla ve bir çoğu hayatlarını riske atarak, çok az özelliği bilinen bir tehdit karşısında her şeyi deneyerek insanları kurtarmaya çalıştılar. Bu işin güzel kısmı. Zamanla bilinenler artacak, hastalık bir dizi yükselişten sonra inişe geçecek. Belki bu virüs de, birçok diğerleri gibi bizim kalıcı bir parçamız olacak ve/veya izler bırakacak. İşin dehşete düşüren tarafı ise inanılmaz sayıda okumuş insanın bu konuda en çılgın komplo teorilerine kapılmaları. Demek ki okul bitirmek insanları eşeklikten kurtarmıyor. Hatta iki “ş” ile yazabiliriz.
.....
İnsanların bu ilkellikleri endişeden, salaklıktan, cehaletten, peşin fikirlerden veya birçok başka şeyden kaynaklanıyor olabilir. Hangisi olursa olsun fark etmez. Aramızda yaşayan ve her nasılsa azalmayan bu tipler bizi gelecek için üzüyor. Sonuçta insanlığın daha iyi yerlere gitmesini istiyoruz ama bu şaşkın kitle insanlığın düzgün bir demokratik, laik hukuk devleti içerisinde yaşayamayacağına işaret ediyor. Bu şaşkınları burunların tutup istedikleri yöne çekebiliyorlar. Diyelim ki, düzgün bir toplumcu rejim kurma olasılığı belirdi. Bu tür şaşkınlar hemen binlerce farklı komplo teorisinin peşine düşüp bu olasılığı yok edecek kadar çok. Gelecekte olabilecekleri hayal edince, şu halimize bile çok şükür diyorum. Bu insanlık kompozisyonu daha iyisini zor gerçekleştirir, daha kötüsü muhtemeldir. Milyarca insanın böyle kaynaşmasından hayırlı bir sonuç çıkmaz. Gene de iyiler sayesinde ayaktayız. Ama işte kötüler hiç azalmıyor. Bunun, başka şeylerin yanı sıra beynin sürekli panik üretmesinden de kaynaklanıyor olabileceğini düşünebiliriz. Bunu keşfedenler, ilkel beyinlere korku salarak yönlendirme yapabiliyorlar. En büyük komplo zaten budur. Ve bu panik zaten gerçek komploların anlaşılmasını perdeliyor.
.....
Düşünürken,
Önce kesin olabilecekleri, sonra kesin olamayacakları ve daha sonra da belki olabilecekleri sıralamalı, bunu takiben varsayımları inceleyerek başlamalı ve kesinler ile belkiler dahil hepsini gözden geçirerek ve ihtimal sıralarını değiştirerek ilerlemeliyiz. Her şeyin üzerine atlamak da neyin nesi. Ortaya atılan her şeye inanmak, akıl süzgecinden yoksun olanların, ya da panikle beyni bulananların işidir. Tabii, bilinçli işbirlikçi değillerse.