Mehmet Tanju akad: ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE AYKIRI TEZLER

(1) Her dönemin ve her toplumun özgürlükle ilgili dertleri va anlayışları farklı oluyor. Özgürlükler esas itibariyle tarihi süreçler içerisinde ve kendi coğrafyalarında anlam taşır. Hiç kuşku yok ki vicdan özgürlüğü Otuz Yıl Savaşları döneminde Polinezya yerlileri veya Moğolistan’daki göçebeler için bir anlam ifade etmiyordu.

(2) Özgürlükler nispi ve seçicidir. Güç dengelerine göre genişletilir veya daraltılır. Örneğin Fransız ihtilalcileri düşünce ve ifade özgürlüğü ile mülkiyet güvencesi gibi temel hedefler için harekete geçmişlerdi. Serfliği kaldırdılar ve Protestanların dini özgürlüklerini tanıdılar ama Yahudilerin özgürlüğünü şartlara bağlayıp; sömürgelerdeki kölelerin özgürlüklerini tanımayı reddettiler. İşlerine gelmiyordu.

(3) Özgürlükleri toplum mühendisliği yoluyla, yani salt politik iradeyle getirmek olanaksızdır. Bunlar ancak söz konusu özgürlükleri savunan kesimlerin olgunlaşmasıyla varlık bulabilir. Ayrıca toplumların topyekun kopuş yaşamaları diye bir şey olamaz. Mao’nun otuz yıl süren ve otuz milyon ölüye mal olan kollektifleştirme ve kültür devrimleri vs. kopuş yaratabildi mi? Çin ahalisi şimdi çok daha ağır bir baskı altında.

(4) Özgürlükler, çoğu zaman ve hatta esas olarak başka özgürlükleri yok etmek için kullanılır. “Özgürlük savunucuları” çok daha fazla giyotin ve darağacı ve ölüm kampı kurmuşlardır.

(5) Özgürlükler bazen de pazarlık konusu olur. Sen benim şuradaki yağma özgürlüğüme karışma, ben de sana şurada ticaret özgürlüğü vereyim gibi.

(6) Özgürlüğü ne yapacağını bilmeyen yüzüne gözüne bulaştırır. Buna örnek olarak 1908 yılında Temmuz İhtilali ile gelen özgürlüklerimizi verebiliriz. Bir süre sonra silahı kapan birbirini vurmaya başladı.

(7) Özgürlük isteyenlerin çoğu bunu niçin istediğini bilmez. N’aapıcaksın kardeşim, yani bugün yapamadığın neyi yapacaksın; hem sonra ayrıca yapabilecek misin bakalım?

(8) Bilinçsizce özgürlük isteyenler ve kötü niyetlilere kananlar hemen her zaman hayal kırıklığına uğrarlar ve daha az özgürlükle kalakalırlar. O zaman da düzen vaat edenleri özgürlük isteyenlere tercih ederler ve büsbütün özgürlüksüz kalırlar.

(9) Yukarıdan ve / veya dışarıdan gelen özgürlük insanların avuçlarından kayıp gider. Özgürlüğün nasıl geldiği çok önemlidir.

.....

Demokrasi ve özgürlüklerin evrensel tanımları şayet varsa, bunlar ancak temelde onları savunacak güçlü toplum kesimleri olduğu taktirde anlam kazanabilir. Ayrıca akademik dünyanın dışarıdan gelen kavramlarıyla Türkiye’yi anlamak da olanaksızdır, çünkü bu kavramlar başka sosyal mücadelelerin ve başka toplumların ürünleridir. Türkiye’deki dini, etnik vs gerilimleri veya ekonomik-demokratik mücadeleleri mukayese edebileceğiniz bir ülke var mıdır?

.....

Gelelim sonuca. Her yerde olduğu gibi Türkiye’de de özgürlük isteyenler çeşit çeşittir ve büyük kısmı art niyetlidir. Ahalinin bir bölümü için özgürlük yağma özgürlüğüdür. Ve Tanrı biliyor ki, Türkiye “bir kısım ahali için” dünyadaki en özgür ülkedir. Başka ülkelerde duvarını istediği renge boyayamazken burada isteyen istediği yere kaçak bina yapar (İstanbul’da bir ara binaların % 70’i kaçaktı), istediği kaynağı tüketir, istediği gibi yaşar. Özgürlüğü kısıtlanan kesimler yağma düzenine ve hoşgörüsüzlüğe karşı çıkanlar, hak ve hukuk mücadelesine girenler, doğayı korumaya çalışanlardır. Bunlar kovuşturmaya uğrar, içeri atılır, birçok baskıya uğrar. Bu kesimler dışındakiler için özgürlük vardır ama bunlar siyasi amaçlarla gene de art niyetle özgürlük mücadelesi yaparlar.

.....

Hal böyle olunca Türkiye’de demokrasinin imkansız olduğu hemen anlaşılır çünkü demokrasi bir kurallar rejimidir. Özgürlüklerine son derece düşkün olan Türkiye ahalisi kuralları hiç sevmemiştir. İstediği balığı tutacak, istediği ormanı kesecek, gönlünce kirletecek ve boş bulduğu yeri işgal edecektir. Kuralsız demokrasi olamayacağı için Türkiye, hangi rejim gelirse gelsin belli bir azınlık için gayet “özgür” ama demokrasinin olmadığı bir ülke olarak kalmaya mahkumdur. Komünist, faşist, teokratik fark etmez. Görünüşe bakmayalım. İşin özüne inelim. Yüz yıldır demokrasi, yani kurallı toplum taklidi yapıyoruz. Bin yıldır da İslami toplum taklidi yaptık. Siyasilerin çoğu mezheplerine göre bir nevi demokrat taklidi yapınca iş bu kadar oluyor. Benim için hava hoş ama bazıları görüntüyü korumak için ısrar ediyor. Niçin mi? Artık dünya ile başka türlü ilişki kurulamayacağı için. Tabii kimlik sorunları da görüntüyü karmaşıklaştırıyor. Toplumcu kisvesi altında ruhen faşist olan, Müslümanlık kisvesi altında putperestliği sürdüren, özgürlüğü sadece kendine benzeyenler için isteyen milyonlarca kişi var. Okulda öğrenim görüyor gibi, düğünde eğlenir gibi, işte çalışıyor gibi, cenazede dua ediyor gibi yapıyoruz. İşverenler de buna karşı maaş verir gibi yapıyor; geçinip gidiyoruz. Arada gerçekten çalışan yaklaşık beş milyon kişi (hesap etmek gerekir) de ülkeyi döndürüyor.

 

 

 

    •