Mehmet Tanju akad: ORTAK KAVRAYIŞ YANILGILARI
En büyük dertlerimizden birisi
ORTAK KAVRAYIŞ YANILGILARI
Herhangi bir grup içerisindeki insanların durumlarla ilgili ortak bir kavrayışa ve farkındalığa sahip oldukları şeklindeki aldanma bizde çok yaygındır. Aynı şeylere baksak bile aynı şeyleri görmemiz, görsek bile aynı şekilde değerlendirmemiz pek mümkün değil. Bunu her gün yaşıyoruz. Geçmişte de yaşadık. Bundan yarım asır önceleri mensup olduğum bir grupta tamı tamına aynı cümlelerle konuşuyor ama her şeyi farklı görüyor, farklı düşünüyor, diğerlerini zamanla kendi bakışımıza yaklaştıracağımız yanılgısını yaşıyorduk. Aynı kavramlara farklı içerikler verip aynı laflarla farklı yorumluyorduk. Sonuç: grup ilk darbede darmadağın olup tarihe karıştı ve içinden bir miktar iyiniyetli arkadaşımızın yanı sıra bolca liboş, birkaç uğursuz (terörist kuyrukçusu) ve birkaç tane de yabancılarla işbirliği yapan hain ama en çok da bunları görmekten ölesiye kaçınan kişiler çıktı.
.....
Aslında bu evrensel bir sorundur ama bazı kurumlar bunun farkında olarak sorunu azaltacak yöntemler uygulayabiliyor. Terminoloji üzerinde eğitim ve sürekli fikir teatisi vs. Tabii, bu yöntemler ve yordamlar her zaman istenilen sonucu vermese de, belli bir yardımı olur. Bizde kimse kavrayışının sorgulanmasını istemez, “ben aptal mıyım?” ya da “bana güvenmiyor musunuz?” der. (Laf aramızda kimseye peşinen güvenmemek gerekir.) Aptal olup olmadığından bağımsız olarak, kavrayışının adım adım, en aptala sorar gibi tahkik edilmesi gerekir. Sence “A olgusu” nedir, nasıl tanımlıyorsun, “B olgusunu” nedir, nasıl tanımlarsın, vs. vs. A ile B arasındaki ilişki nedir, süreçler ne yönde gelişiyor, bunları nasıl tanımlarsın, A ile B, C ile B vs. adım adım bakmak gerekir. Biliyor mu, bilir gibi mi yapıyor, yoksa önem vermiyor mu? Aklı başka yerde mi. Amacının farkında mı, yoksa başka bir amacı mı var. Daha önemlisi beklentisi nedir? Niçin burada? Niyetimizi biliyor mu, katılıyor mu, yoksa kendi niyetini gerçekleştirmek için mi burada? Sırf grubun içinde kalmak için mi öyle davranıyor? Sıkıyı görünce ne yapabilir?
.....
Ben şahsen çoğumuzun en hafif deyimle saflık yaptığımız bir hayat döneminden geçtiğimizi sanıyorum. Sonradan akıllanmak bazen mümkün ama ilk başta bunları sorsaydık, çevremizle anında bozuşurduk. Ama, doğrudan sormasak bile sohbet yoluyla bir şeyler anlayabilirdik. Ayrıca anladığımız zaman da ne oldu ki. Hevesle bir araya gelen gruplar çabuk dağılıyor.
.....
Bu her alanda geçerlidir. Özellikle her yöneticinin veya liderin mutlaka yapması gereken şeylerdir. Lider geçinenler veya liderliğe aday görünenler de ölçülmelidir. O kadar çok fasulyeden lider gördük ki. Söylenenleri aynı şekilde kavrayıp kavramadığınızı bilmeden toplanıp da nereye gidiyorsunuz. Elbette baş aşağı gidiyorsunuz? Sonra da “niye yapamadık, niye dağıldık, bilmiyorum”. Yapamayacağınız daha başından belliydi ama birbirinizi sorgulamadınız, ölçüp biçmediniz ki. Yanlış biçilen kumaştan doğru elbise çıkar mı? “On kere ölç, bir kere biç”, “ on kere düşün bir kere konuş” türünden sözler topluma mal olmuş, sayısız deneyin ürünü olarak.
.....
Bir araya gelmiş insanların illa aynı şeyleri düşünmesi gerekli değildir. Hatta iyi bir şey değildir. Hele, insanlar hayatlarını bir davaya veya inanca tümden adarsa, bu sakat bir durumdur. Ortak amaçlar için bir araya gelen farklı insanlar tanımlaması daha sağlıklıdır. Bir nevi sınırlı sorumluluk. Hayatımı davanıza adıyorum sözü hastalıklı bir durumu ifade eder. Onu kabul eden grup da hastalıklıdır. Öyle tipleri arayan gruplar ise tamamen marazidir. Sağlıklı olan ortak amacı gerçekleştirecek sınırlı işbirliğini yapmaktır. Aksi halde sinirli işbirliği olur, yürümez. Durum farkındalığında birlik işte burada yararlı olur. Ortak çözüm bulunabilirse, bu koşulda ilerleme sağlanabilir. .