Mehmet Tanju akad: ON MİLYONLARCA KÖLE

Geçmişten Kurtulamıyoruz

ON MİLYONLARCA KÖLE

ILO (Dünya Çalışma Örgütü) tarafından ifade edildiğine göre 2016 yılında dünyada 40.3 milyon köle vardı. Bir başka çalışma 45.8 milyon olarak gösteriyor. Ama bu herhangi bir anda çalıştırılanlar. Beş yıl içinde 89 milyon kişi kölelik koşullarında, yani zorla çalıştırılmış, bir kısmı enerjisi bitince sokağa bırakılmış ya atılmış. Üçte ikisinden fazlası kadın, epey yüksek oranda da çocuk var. Yediğimiz çikolatada, içtiğimiz kahvede kölelerin, özellikle de berbat koşullarda çalıştırılan çocuk kölelerin emeği var. Bu çok acı bir kahve ama höpürdeterek içiyoruz (vicdan azabına gerek yok, siz sorumlu değilsiniz). Pekala günümüzde kölelik (ILO’ya göre) nasıl tanımlanıyor? Tehdit, şiddet, zor kullanımı veya aldatma yoluyla çok kötü koşullarda mecburi çalışmaya tabi tutulan kişilerden söz ediliyor. İnsan kaçakçılığı, borçlandırma, köle evlilikler, çocukların sayılması gibi vasıtalarla sürdürülüyor. İnsan üzerinde hukuki mülkiyet anlamında kölelik yok ama beteri var.

.....

Yukarıdaki tanımlara bakınca, kişisel kanım günümüzde dünyada söz konusu rakamlardan çok daha büyük bir kölelik sorunu olduğu yönünde. Elbette, elimizde başka kaynak olmadığı için ILO’nun bilgileri kullanılıyor ama simsarlar veya bir kısmı da devlet eliyle sevkedilen ve ücretlerinin bir kısmına el konulan işçiler, asker olmak üzere kaçırılan çocuklar, sınırdışı edilme tehdidiyle çalıştırılan kaçak göçmenler, suç örgütlerine veya yerel siyaset ağalarına ayakçılık yapanlar, şunlar, bunlar katılınca sayı yüz milyonları bulur. Kimsenin gerçek rakamı bildiğini sanmıyorum. Mümkün de değil, çünkü çok kötü koşullarda çalışmaya mecbur tutulan ama tanıma girmeyen büyük gruplar var. Örneğin, Çin’de veya Güneydoğu Asya’da yıllarca tekstil-giyim-ayakkabı atölyelerinde çalışıp oradan hiç çıkmayan, çalıştığı tezgahın üzerinde kıvrılıp uyuyan, yemek yiyen ve tükeninceye kadar orada kalan sayısız işçiye rastlıyoruz. Ya Latin Amerika’da uyuşturucu kartellerine takılanlar. Pasifikte ise insanları kaçırıp açık deniz teknelerinde köle olarak çalıştırıyorlar ve tekne, tutulan balıkları kıyıya taşıyan botlara aktarıp kumanya alıyor ama yıllar boyu kıyıya yanaşmıyor, denetim yapılan karasularına girmiyor. Ailesi kaçırılan kişiyi yıllarca arayıp duruyor ve çoğu hiç dönemiyor, ölünce denize atıp gidiyorlar. Daha neler var. Senegal veya Moritanyalı mültecileri Kuzey Afrika’da esir kamplarında tutup kadınlarını seks işçisi yapan Araplar (ki tarih boyunca en azgın köle toplayıcısı onlardı), Latinleri ev hizmetlerinde çalıştıran Amerikalılar, yok yok. Kimsenin eline fırsat geçmesin.

.....

İnsanların arasında inanılmaz çok sayıda acımasız yaratık var. Birçok küçük insan da sisteme alet olup işkence yapabiliyor. Nazilerin küçük insanı nasıl makine parçası haline getirdiği hatırlardadır. Her ülkede benzerleri var. İnsan sadece doğaya ve hayvanlara değil, hemcinslerine de en aşağılık bir şekilde zulüm ve işkence yapıyor. Şunu da unutmayalım, dünyada kölelik ancak 19. yy’da, farklı ülkelerde farklı tarihlerde yasaklandı ama fiilen hiç bitmedi.

.....

Konuyu kurcaladıkça, canımı en çok sıkan şeylerden birisi, kast sisteminin sona ermediği Hindistan bir kenara bırakılırsa köleliğin çağımızda en çok eski sosyalist ülkelerde görülmesi. Bunlar Çin, Özbekistan, Kuzey Kore ve Rusya olarak sıralanıyor. Bunun dışında Pakistan ve Bangladeş de çok kötü görünüyor. Merak edenler ilgili sitelerden ayrıntısına bakabilir. Ancak Afganistan, Suudi Arabistan gibi ülkelerde kadınların durumu da ayrı bir sorun.

.....

Bu çirkin duruma şu veya bu ölçüde tüm devletler göz yumuyor. İki yüzlülük tavana vurmuş. En azından ucuz mülteci emeğinden yararlanıyorlar. Şimdi hal bu iken, insanlıkla ilgili büyük laflar edenleri çok kötü karşılıyorum. İnsanla ilgili en doğru şeyi kutsal kitaplar ima etmiş. Şeytanı başka tanımlıyor ama aslında onun insanın içinde olduğu ve ona karşı mücadelenin insanlık var oldukça hiç sona ermeyeceği bilgeliğini aktarıyor. Bunu da ancak vicdanı olan insanlar anlıyor, vicdanı olmayanın dini inancı gösterişten ibaret. Her kötülüğü yapıp rahibe günah çıkartan riyakar değil de nedir? Tapınağa sığınıp korkusunu gidermek istiyor. Ama kötüler çoğu zaman bu korkuyu da aşıyor.

.....

Özetin özeti, kötülerin kumaşını iyi anlamak zorundayız.