Mehmet Tanju akad: NASIL DÜŞÜNECEĞİZ?

Hep “NASIL DÜŞÜNMELİYİZ” derken

“NE DÜŞÜNECEĞİZ” sorusunu atlıyor muyuz?

Burada “biz” çoğulunu kullanırken kastettiğimiz kişiler alternatif arayışında olanlardır. Tabii bunu “insan onuruna ve doğaya daha saygılı alternatifler” olarak tanımlamak gerek, çünkü başkaları da her zaman alternatif arıyorlar. Bunun bazı alt unsurları ırkçılığa, istismara, emperyalizme, bilgi düşmanlığına karşı olmaktır. İnsanlığın geçmişi boyunca biriktirdiği iyi şeylere sahip çıkmaktır. Bundan başka bir “biz” tanımını kastetmediğimi ve esasen başka bir “biz” zemininin bugünün koşullarında olanaksız olduğunu vurgulamak ihtiyacının nedeni ise önyargılı veya art niyetli kişilerle sürekli muhatap olmamızdır. Öte yandan, Hacca gitmek üzere yola çıkan karınca misaliyiz. Ne yolu, ne de hedefi tam bilmiyoruz, nereye kadar gidebileceğimizi de bilmiyoruz ama yola çıkalı çok oldu, artık istesek bile geri dönemeyiz.

.....

Doğru düşünmek sadece yöntemle ilgili bir şey değil, aynı zamanda konuyla da ilgili. Sanki belli bir konu var da onu nasıl çözeceğimizi düşünüyoruz. Ama bunun anlamlı bir konu olduğu belli mi? Herkes aklına takılanı öne atıp tartışıyor. En tabii haklarıdır, eyvallah. Ama ortada büyük bir karmaşa var. Kim neyin üzerinde duruyor. Bakışımızı ne kadar geriye görürsek her seferinde karşımıza farklı şeyler çıkıyor. 1910’ların, 1930’ların,1960’ların, 1980’lerin, 1990’ların vs. hepsinde farklı sorunlar ve yanıtlar öne çıkmış. Biz acaba kendi döneminizin sorunlarını mı tartışıyoruz, yoksa bazılarımız eski sorunları mı tartışıyor. Elbet bu tür bir zihin kayması yaşayanlar var.

.....

Bugüne kadar, sanki ne düşüneceğimizi biliyor muşuz da, bunu doğru düşünemiyormuşuz gibi, bir çok kez eleştirel ve yaratıcı düşünce üzerinde durduk. Ama düşüncenin yolu, yöntemi bir yana, ne düşünmek gerektiği üzerinde yeterince durmadık. Bir anlamda sanki gündem belli de biz konuyu nasıl işleyeceğimizi araştırıyoruz gibi bir yolda idik. Bilgiyi tasnif edecek, eğrisini doğrusunu ayıklayacak, forma sokacak, şekillendirecektik ama hangi bilgiyi. Gerçi kimsenin kimseye ne düşüneceğini soracağı yok. Herkes istediği konuyu düşünür. Bizim tek yapacağımız şey bazı şeyleri hatırlatmak veya uyarmak olabilir. Mali sermayenin egemen olduğu, doğanın çöktüğü sekiz milyarlık bir dünyada liberal bir toplum hayaline sahip olanları veya sanayi proletaryasına dayanarak siyaset yapacağı hayali içinde olan eski tür devrimcileri uyandırmak pek mümkün olmasa da, belki birkaç tanesini daha düşünmeye itebiliriz. Olmayacak şeyleri düşünüp durunca olmaz. Çok düşünmekle de olmaz. Örneğin sabah akşam hep devrim düşünseniz, başka şey düşünmeseniz, büsbütün olmaz. Bakışınız büsbütün körleşir.

.....

Düşünmemiz gereken şeylerden birisi de çağımızda düşüncemizin nasıl yönlendirildiğidir. Kim yönlendiriyor, hangi amaçla yönlendiriyor. Bunda ne kadar başarılı oluyorlar. Yani gündemi yapanları izleyebilmeliyiz ki, buna karşı kendi gündemimizi öne çıkarmaya çalışalım. Tabii kendi gündemimiz varsa. Çünkü insanlar genelde başkalarının attığı konulara kapılıp gidiyorlar. Gene “referansları yok” meselesine geliyoruz. Gerçi bilginin temel referansı felsefedir, ancak, bu “gerekli” ama “yeterli olmayan” bir referanstır. Başka referanslara da ihtiyaç var. Felsefesiz olmaz ama felsefe de tek başına karın doyurmaz.

.....

Önümüze atılan konuların sürekli tekrarlanmasının nasıl bir yanılgı veya sahtekarlık olduğunu tekrar tekrar vurgulamak gerekir. Örneğin iki buçuk asır öncesinde ortaya atılan liberal bir toplum düşü günümüzde sahtekarlık değil midir. Demografik ve iktisadi büyümenin ve mega kentlerin yarattığı çelişkiler böyle bir şeye izin verebilir mi? Ömrümüz bunları ayıklamakla geçiyor. Siyaset alanı genelde sahtekarlık üzerine inşa ediliyor. Ama daha önce değindiğimiz gibi örneğin bilim alanında da sayısız sahtekarlık var. O halde yeni bir siyaset kurmak acaba yeni ve daha tutarlı bir sahtekarlıklar silsilesi yaratmak anlamına mı geliyor. Belli bir sahtekarlık payı olmayan bir ideoloji veya siyaset olabilir mi? Olursa nasıl karşılanır? İnsanlar sahtekarlık yapmayacağım diyen ve hakikaten yapmayan birilerine niçin destek vermez?

Çünküü ....