Mehmet Tanju akad: KÖYLÜLERİN HALİNDEN KİMİ SORUMLU?
Köylüler tarih boyunca ezilmiş bir kesimdir. Serflik bir yana, serbest köylülerin ürünleri çoğu zaman ucuza kapatılmış, gerçek kazanç elde edememişler, ağır vergi ödemişler ve fiyat mekanizmasıyla emeklerine el konulmuştur. Piyasa onların hakim olabilecekleri bir alan değildir. Nitekim, yakın zamanlarda, birçok ülkede olduğu gibi bizde de vergiden büyük ölçüde kurtulmuş olmakla birlikte, sömürüden kurtulamamışlardır. Bunun ilk nedeni büyük kısmının şuursuz hırsları ve cehaletleridir. Ürünlerini aracılara verdikten sonra izleme, denetleme olanakları yoktur. Aracıların toptancılardan aldıkları fiyatla köylüye yaptıkları ödemeler arasında çoğu kez büyük sahtekarlık payı vardır. Ürünün şu kadarını şu fiyata, bu kadarını da başka fiyata sattım, bir kısmı da satılmadı denirse yapacakları şey bulunmamaktadır. Nereden denetleyecek, kim denetleyecek? Kaldı ki, çok az alıcı dürüst davranmakta, ezici çoğunluk ürün parasını aylar geçtikten sonra azaltılmış olarak ve bölük pörçük göndermektedir. Halbuki en azından kooperatif örgütlenmeleri ve ciddi hesap tutulan haller bu türden kazıkları azaltırdı. Köylü, girdileri satın alırken de aymazlık ve cehalet nedeniyle aşırı kazık yemekte, tefeci faizinden bile daha fazlasını açık hesapla mal çalışan tüccara kaptırmaktadır. Tüccar deftere yazılan tohum, fide, gübre ve ilaçları irsaliyesiz vermekte, köylü hesap tutmamakta, sonra, satın aldığı şeylerin miktarı ve fiyatı, kalem oyunlarıyla birkaç katına şişirilmektedir. (“Bazıları silahla, bazıları kalemle çalar” diye bir yabancı şarkı vardı) Hele köylü zamanında geri ödeyemezse, ki bu sık sık başa gelir, hesaplar inanılmaz boyutlara varır. Halen, 2021 yılında, birçok köylü bu aşırı şişirilmiş borçları ödemek için tarlalarını satıp mülksüzleşmektedir. Hukuki haklarını bilmediği ve belgelere önem verip düzenlemediği için itiraz edememekte, aldığı 15 bin liralık borç bir yılda 80 bine çıkmakta ve eline tutuşturulan birkaç kuruşla çok değerli tarlasını kaptırmaktadır. Elbette bu kendi hatasıdır ama sistem onun cehaletinden ve iş bilmezliğinden yararlanacak şekilde işlemektedir. İşbilen köylüler girdileri günlük kazıklarla biraz pahalıya satın alsalar da, işlerini akıllı bir şekilde takip ederek daha az para kaptırmakta ve bazıları arazi alarak büyümekte, ama sistem illa ki hepsinin aleyhine işlemektedir. Bu durum şehire göç özlemiyle birleştikçe yıkım hızlanıyor. Kalan topraklar az sayıda verimli tarım işletmesinde toplansa, bir-iki köylü neslinin göçü ülke için hayırlı oldu bile denilebilir. Ne var ki kalan topraklar atıl kalmakta, bölük pörçük satılmakta ve işe yaramaz hale gelmektedir.
.....
Türk köylüsü örgütlü çalışma ve kooperatifleşme konusunda özürlüdür. Günümüze kadar kurulan her 100 kooperatiften 90’i iflas etmiş ve kapanmış, 9 tanesi bir süre kör topal çalışmış, sadece 1 veya 2 tanesi köylüye biraz faydalı olmuştur. Rakamlar afaki olsa da, gerçek durum muhtemelen daha fenadır. Zamanında her çeşitten yüzlerce kooperatifi bizzat gezdim, sorumlularıyla çok sohbetim oldu. Durum budur.
.....
Köylüyü yıkan şeylerden birisi de parasını rasyonel kullanmamasıdır. Tüketim için borçlanmanın yanı sıra, düğün denilen bir felaket çoğunu aşırı masrafla boğmaktadır. İşletme için ayırması gereken fonları bu işler için tüketip açık hesapla borçlanmaktadır. Açık hesap, en insafsız geleneksel tefeciden çok daha ağır bir faiz yükü bindirir.
.....
Devlet ise köylünün yıkımında ayrı bir pay sahibidir. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde görülmeyen bir hukuk felaketi, tarım işletmelerini mirasla bölüp paylaştırmakta, işlenemez hale küçülen parçalar satılmakta ve çoğu en verimli ovalarda arsaya dönüşüp betonlaşmaktadır. Bir ev veya fabrika miras kalınca kapısını bir kişi, penceresini diğeri, tezgahları başka kişi mi alıyor? Medeni kanun bunu tam olarak çözmedikçe ve dağılan topraklar birleştirilmedikçe tarım işleri düzelmez. Bu saatten sonra zordur ama bir şekilde, hiç değilse kredili-tazminatlı geri alımlar yoluyla, elde kalanlar birleştirilebilir.
.....
Kaldı ki, devlet birinci sınıf tarım topraklarının ve su kaynaklarının korunması için çok az şey yapmakta, hatta kötü yatırımlar ve projelerle, pratikte yıkımı hızlandırmaktadır.
.....
Gelirden bağımsız tüketim hırsı, yatırım ve işletme sermayesi için planlama şuuruna sahip olunmaması, cehalet ve aymazlık köylüyü yıkıma götürmektedir. Devlet ve aymaz köylü yıkımda el eledir. Belki de köydeki mülksüzleşme toplumun bütünü açısından uzun vadede iyidir, şayet kalan topraklar verimli işletmelerde toplanabilseydi. Ama tarıma gönül vermiş akıllı köylülerin çok azı verimli işletmeciliğe geçebilmektedir. Bunun da birçok başka nedeni var.