Mehmet Tanju akad: KAMU YÖNETİMİNDE ÇIKMAZLAR
İnsanlar binlerce yıldır iyi bir yönetimin nasıl olabileceğini tartışıyor (bkz. Platon) ama bir sonuca varamıyor. Bunun sayısız nedeni var. Öncelikle yönetim işlevi, belli kurallar dahilinde olması istense de, sonuçta tercihlere bağlı kalan bir iş. Tercihler ise her durumda farklı olacaktır. Dolayısıyla, yöneticilik bir bilim değil sanattır. Yöneticilikle ilgili olarak her koşula ve hatta belli koşullara uyacak bir kurallar bütünü olamaz. Her durum yenidir, özeldir, farklı koşullarda, farklı insanlarla gerçekleşir. Yönetim bilgileriyle donanımlı olan zihin, koşulları kavrayarak çözüm üretecek zihindir. Ancak, yönetici ne kadar iyi eğitimli olursa olsun sahada yetişir. Tarih boyunca yöneticiler, kıdemli olanların maiyetinde pişmiştir. Bu arada bilimsel olan ve olmayan bilgilerden yararlanır, o ayrı konudur. Bir yönetici veya politikacı, yönetimle ilgili bütün siyasi teorileri, yönetimlerin tüm tarihini ve ilgili her şeyi bilse bile, bunlar ona çözüm sağlamaz. Keza, kanunlar, yönetmelikler ve tüzükler her zaman farklı uygulanır. Muhtemelen doğrusu da budur, aksi halde işler yürümez. Yöneticiler her zaman kuralların etrafından dolaşır. Harfiyen uymak olmaz, çünkü kurallar kimi zaman yeterince hızlı değiştirilemez. Bunun karşısında kuralların sürekli ihlali de ayrı bir sorundur. İyi yönetici bunlar arasında ve ayrıca güven ile güvensizlik arasında dengeyi bulandır. Ayrıca, kötü yöneticileri eleyecek sistemlerin de geliştirilmesi önemlidir.
.....
Her yönetim şeklinin belli avantajları ve dezavantajları vardır. Örneğin otoriteyi büyük ölçüde merkezde toplarsanız, esneklikten yoksun kalır, bilmenize olanak olmayan yerel koşulları hesaba katmayan hatalı kararlarınız çoğalır. Buna karşı yerel otoritelere daha fazla yetki tanırsanız, bu kez yerel çıkarlar fazlasıyla devreye girip kötü sonuçlar doğurur. Örneğin, bizim ülkemizde, yerel yönetimlerin esas unsuru olan belediyeler daima kaçak imara göz yumar, çevreyi kirletir ve belli grupların, örneğin müteahhitlerin ve belli kişilerin ve işletmelerin çıkarlarını göz önünde tutar. İstisnalar kaideyi bozmaz. Merkezi ve yerel yönetimler/otoriteler arasındaki dengeler her zaman sorunludur. Yıllarca yerel yönetimlerin yetkisi artsın, Ankara’daki bürokratlar yerel koşulları bilemez deyip durduk. Ankara’dakilerin çoğu gerçekten bilmiyordu. Ama yerel yönetimler de ellerine geçen yetkileri bazen iyi, çoğu zaman kötüye kullandılar. İki ucu pis bir şey.
.....
Bir başka konu da kamu yönetiminde politik kararların kurumların ve uygulamaların sürekliliğini bozması, çıkar hesabıyla müdahale etmeleridir. Buna karşı, kurumlar politik otoritenin denetimi dışında amacından sapabilir, yolsuzluk artabilir. Kurumların kendi işlerini yaparken, daha fazla ve kimi zaman gereksiz kaynak ve kadro isteme gibi kötü bir huyları vardır. Politikacılar önem verdikleri veya çıkarları olan kurumlar için daha fazla kaynak peşinde koşarlar. Bütçe komisyonlarının çalışmaları bu nedenle pazarlık çekişmeleriyle doludur. Politika çıkar gruplarına bağlı olunca, yönetim de farklı olamaz.
.....
Merkez ile yerel yönetimler arasındaki yetki tartışmaları bitmez. Politik partilerdeki yetki tartışması da bitmez. Politikacılar kurumlarda etkili olup bunu kendi çıkarları için kullanma peşindedir. Örneğin, atamaları yapıp işe adam yerleştirme çok yaygındır. Öte yandan kamu yönetiminin yurttaşların talepleri altında ezildiklerini, ağır baskı altında olduklarını unutmamak gerekir. Herkes önce kendi sokağının asfaltlanmasını, kendi okulunun tamir edilmesini ister.
.....
Kamu yönetiminin otoriter ve demokratik nitelikleri, ülkelerin özel koşullarına göre şekillenmek zorundadır. Bazı ülkelerde polis belediyelere bağlıdır. Bu mutlaka yozlaşma ve kayırmaca getirir. Seçimle gelen savcılar da adaletten çok bir sonraki seçimi düşünür. Buna karşı söz konusu yetkililerin İçişleri ve Adalet bakanlıklarına bağlı olması da her işin yolunda olduğu anlamına gelmez. Sonuçta, yerel veya merkezi, her otorite yozlaşmaya tabidir. Bununla birlikte yaşamayı öğrenmek gerekir. Yani yozlaşmayı ve kötü sonuçlarını azaltmak için her tedbir alınmalıdır ve tedbirlerin kısmen de olsa başarılı olmasının tek yolu denetim organlarının işlemesi ve yozlaşmanın kaçınılmaz olduğunun bilinmesidir. Gerisi ahalinin niteliklerine ve şuuruna kalır. Öte yandan denetim kurumlarının da sağlıklı çalışacağının hiç bir garantisi yoktur. Sonuçta, yönetim kaynakların tahsisiyle ilgilidir ve herkesin bunlar üzerinde gözü olur.
.....
En iyi sistem ve en iyi kanunlar bazı toplumlarda hemen delinir, bazı ülkeler ise en kötü kanun ve kurumlaşmayla bile iyi idare edilir. Esas olan yönetenlerin ve yönetilenlerin şuurudur. Biz yüz elli yıldır anayasa derdindeyiz, sanki her hangi bir anayasa ile feraha erişecekmişiz gibi. İyi anayasa olsun, eyvallah, daha iyisi de olsun ama bu çözüm değildir.
.....
Amacımız ideal bir yönetim bulmak olmamalıdır. Bunun için yola çıkılınca başarısızlık kaçınılmazdır. İstediğimiz, günün koşullarına uyabilecek, kurumlar arasındaki denge ve denetim mekanizmalarını az çok işletecek ve kendisini yenileyebilecek olan yönetimlerdir, ancak bu da zordur. İdeali arayan kaybetmeye mahkumdur, çünkü böyle bir şey yoktur, olmayacaktır. Hiçbir siyasi sistem yukarıda değindiğimiz sorunlardan arınamaz.