Mehmet Tanju akad: İFRATTAN BIKTIK USANDIK
İfrattan bıkıp usandık
TÜRKİYE’nin YARISI ...
Yıllar var ki, milyonlarca kişi ülkemizin önümüzdeki ay batacağımızı iddia ediyor. Bunu yaklaşık 200 aydır her ay tekrarlıyorlar. Sürekli uyarmamızı takmamaları önemli değil, durumun devamına rağmen yıllardır aynı teraneyi sürdüren aklıevveller var. Diğer yarısı ise ülkemizin büyük bir bölgesel güç olduğunu, batı ülkelerinin bizi engellemek için büyük bir koalisyon kurduğunu, ambargolar, terör ve daha bin bir engellemeye rağmen giderek büyüdüğümüzü, güçlendiğimizi söylüyor. Müfrit pozisyonlardan bakarak yorumda bulunmaktan hicap duyulmalı ama konu o değil. İktidarı ve muhalefetiyle devlet kademesi, kimi konularda pekala mutabakata giderken, muhalefet tabanındaki koşulsuz hezeyan ilginç. Bu kadar zıt iki fikrin 200 aydır bu ülkede nasıl bu kadar yaygın bir şekilde ve karşılıklı olmak kaydıyla varlık sürdürebildiği akıl dışı bir şey. Saçma ve son derece absürd bir durum. Bu ay batmadı, gelecek ay mutlaka. Haydii, bu ay da batmadı gelecek ay mutlaka. Bazı kafaların, bu iktidarın gitmesinin bedeli olarak ülkeyi batırmaya razı olmaları bir faciadır. Yani gitsinler de isterse ülke batsın, ya da batsın ki bunlar gitsin. İkisi de var. Bunları yabancıların oyuncağı olan Hürriyet ve İtilafçılardan beri hep görürüz. Açık işbirlikçiler bir yana, yabancı istihbarat kuruluşlarının trollerden ordular kurup sosyal medyada ebleh beyinlere hücum ettiği o kadar iyi bilindiği halde, bunların oltasına atlayanların çokluğu şaşırtıcıdır. En saçma komplo teorisi bile müşteri buluyor. Bir başka hayret konusu da her iki tarafın geçmişle ilgili yanlış saplantıları. Örneğin, bir taraf Osmanlı’nın Türk düşmanı olduğu saçmalığını sürdürürken, diğer taraf Osmanlıyı olduğundan çok daha fazla gösteriyor. Bu ilkellikler kolay bitmez, geçmişini bilmeyen geleceği kuramaz.
.....
Bu garabet 200 aydır nasıl sürüyor?
Sürüyor çünkü milletin bir kısmının kafası o kadar karışık ki, abuk sabuk her şeye inanıyorlar. Hem iktidar, hem de muhalefet kanatlarında inkarcılar ile hayali geçmişe inanlar bir arada. Feci bir bilgisizlik ve güvensizlik diz boyu. Cehaleti körükleyenler ayrı konu. Bizim siyasi sistemimizde büyük tıkanmalar olmadan alternatif çıkmıyor. AKP, siyasetin1990’lardaki tıkanmasının, yönetemez hale gelmesinin sonucudur. DY ve ANAP gibi partiler göz açıp kapayıncaya kadar eriyip gitti. Bakalım mevcut siyaset tıkanınca ne olacak. Kimilerine göre çoktan tıkandı ama yönetemez olsaydı alternatif ortaya çıkardı. Mevcut muhalefetin kötü niyetli ve iki yüzlü kısmını bir kenara bırakalım, samimi kanadının korkaklığı ve acizliği, iktidarın gündeminden çıkıp kendi gündemlerini yaratmaktan kaçınmalarından bellidir. Mevcut muhalefet sıkıntı içinde kıvranan bir şekilsizliği aşamaz. Bu şekilsizliğin temel unsuru pozitif bir hedef yoksunluğudur ki, bu aynı amanda iktidarın gücüdür. Doğrusuyla, yanlışıyla, yürüdükleri hedefleri vardır. Muhalefetin ahaliye heyecan veren bir perspektifi, bir Türkiye planı yoktur. Hatta, bir kısmı, Türk kelimesinden bile alerji duyarken, olumsuzluk batağından çıkıp da alternatif oluşturamaz. Mevcut iktidar bu koşullarda ya kendi içerisinde yönetemez hale gelince yıkılır veya dışarıdan müdahaleyle düşürülmeye çalışılır ki, bu ikincisi son on yıldır tekrar gündemdedir.
.....
Türkiye’deki siyaset anlayışıyla, bir kez örgüt yönetimine hakim olanı oradan kımıldatmak son derece zordur. Delegelere hakim oldun mu, ebediyen sürdürürsün, ta ki örgütün kendisi zayıflayıp çökünceye kadar. İstisnalar nadirdir. Türkiye bu bataklıkta çırpınıp durur. Yönetimini değiştiremezsin. Fazla eleştirirsen partiden atılırsın. Ayrı parti kuranlar ise tabanı kendilerine çekemezler. Bu çıkmaz sürer, ne zaman ki siyaset kendini üretemez hale gelir, alternatif o zaman çıkar, tabanını da bulur.
.....
Sonuçta, her şeyin bir bedeli var. Muhalefetin, bilinçsiz muhalefetin ve üçüncü olarak da sahte muhalefetin ayrı ve farklı bedelleri olduğu gibi, iktidarın devamının da bir bedeli var. Ülke çıkarı, yönetimi değiştirmek için ödenecek bedelin, bunun devamının getirmekte olduğu bedelden daha büyük olmamasını gerektirir.