Mehmet Tanju Akad: HER SORUNA İKTİDAR-MUHALEFET İKİLEMİNDEN BAKMAK

Büyük bir dar görüşlülük: HER SORUNA

İKTİDAR-MUHALEFET İKİLEMİNDEN BAKMAK

Buna partiler penceresinden bakmak da diyebiliriz. Cumhuriyetimizin her döneminde farklı yönetimler altında yaşadık ve bundan sonra da öyle olacak. Ne var ki günümüzde hangi uzun vadeli sorundan söz etsek, konuya AKP’nin yeterince sert eleştirilip eleştirilmediği açısından bakan bir kesim var. Biz 150 yıl öncesinden başlayıp, 150 yıl sonrasına bakmaya çalışıyoruz. Bu nedenle yaşadığımız dönemin siyasetini mutlaklaştıracak şekilde takılıp kalmıyoruz ve zaten bu bataklık ortamda hiçbir partiyle ilişkimiz olamaz. Partili olanların tercihine de bir şey diyemeyiz elbette, sadece bilinçli olmalarını temenni ederiz.

.....

Türkiye, tüm yönetimlerle birlikte, bazen de onlara rağmen, on yılları geride bırakıyor. Her neyse, dar baktıkları için parti penceresine takılıp kalanlara kızıyorum ama bunun milli bir zaafımız olduğunu hatırladım. Meşrutiyette de İttihatçı düşmanlığını her şeyin üzerinde tutan bir kesim vardı. Çocukluğum CHP-DP ikilemi, sonra CHP-AP ikilemi içinde geçti. O zaman kahveler bile ayrılmıştı. İnsanlar birbirlerine o kadar tahammül edemiyordu ki, misafirlikte bile, karşı partiden biri gelince diğerleri oradan giderdi ve bu hanımlar toplantısında birisinin eşi gelince diğerinin eşinin oradan ayrılması şeklinde tezahür ederdi. Aynı ilkellik bugün de AKP ile CHP arasında var. (Bu CHP ne yazık ki hep var. Bu partiyi koşulsuz destekleyen bir aileden gelmeme rağmen aklım erince bunun ülkenin –birbirine değen- üç karanlığından biri olduğunu anladım. Bu karanlıklar kalkmadıkça ülke politikası alacakaranlık kuşağından çıkmaz. Bunun günümüzle ilgisi yok. 40 yıl önce de böyleydi, üç karanlığın tek partide birleştiği daha önceki dönemde de. CHP içerisindeki saf vatandaşlarımız kendi zihinlerini kilitlemiş olarak bu alacakaranlık kuşağında dolanıp durur. Hapsedildikleri şişede kıvranan cinler misali. Çakallar ise onların oyuyla rant peşinde koşar.)

.....

Sanki başka bir yönetim gelince aynı ülkeyi, aynı insanları yönetmeyecek. Sanki ülkeyi halen yönetenler ve taraftarları, yani ülkenin en az yarısı hızla değişecek veya buhar olup uçacak, mutlu günlere yelken açacağız. Sanki tarihimizdeki bütün diğer partiler ortadan kalkınca başkaları geldi de ülkenin sorunlarını çözüverdi. Üç aşağı beş yukarı aynı hamam aynı tas. CHP ebedi -ve sözde- muhalefet. Bu yapı elbet bir gün değişecek ama bizim kuşak göremeyecek. Olsun, partilerden bağımsız olarak ülkemde pek çok iyi ve kötü gelişmeye şahit oldum. Bunlara bakarak ileride neler olabileceğini görebiliyorum. Ve gördüğüm Türkiye, ne olursa olsun büyük bir ülke. Batılı yayınları izliyorum. Türkiye nüfusunun yaşlanarak dinamizmini yitirmesini umut ediyorlar. Onlar Türkiye’nin büyüdüğünü bizdeki devekuşlarından çok daha iyi görüyor. Demografik etkiler sadece nüfus büyüklüğünden değil, aynı zamanda bu nüfusun bileşimi ve dağılımına da bağlı. .... Muhalefette olsun, muvafakatta olsun, ülkeye sadece partilerin penceresinden bakanlara kızalım mı, acıyalım mı... sahi ne yapalım? Ya da o kadar dert etmesek mi?