Mehmet Tanju akad: AHENK ve YANILGI

Herkesi bilemem ama çoğumuzun ahenkli bir hayat istediğini sanıyorum. Ekteki paket kartonuna çiziktirilene benzer Muğla koyları bir zamanlar dünyanın en güzel köşeleri arasında sayılırdı. Abartı yok, dünya denizcileri böyle yazmıştır. 1962’de ilk kez geldiğimde nutkum tutulmuştu. Aradan geçen 60 yılda bu güzelliklerin parça parça yok edildiğini gördüm. Ahenk bozulmuştu. Ancak en ahenkli anda bile en güzel manzaranın içerisinde sayısız vahşet vardır. Sizin manzarayı seyrettiğiniz anlarda kuşlar kurbağaları, büyük balıklar küçükleri, tilkiler tavşanları, insanlar hepsini öldürüp yemektedir. Ayrıca ağaçların yerine beton ve asfalt koyarken ek vahşet sergileyen bir türüz. O halde ahenk, içinde vahşet barındıran bir dengeden ibarettir. Doğaya her dokunuşumuz eski ahengin yerine yenisini yaratır. Ancak bu ahenk tektonik süreçlerin yanı sıra astronomik ve meteorolojik koşullarla da değişir. Günümüzde insan müdahaleleri hepsinin önüne geçti ve tektonik ve astronomik olayları olmasa da, meteorolojik olayları derinden etkiler hale geldi. Bu süreçler yaşanırken insanların hala küçük hesaplar peşinde politikleşmesi o kadar boş gelse de, bundan vazgeçemiyoruz, çünkü ahengin aşırı bozulmasından acı çekiyoruz. Nüfus artışıyla birlikte katlanan cehalet ve estetikten yoksunluk acıyı artırıyor. Bu, politikadan çektiğimiz acından kat kat fazla olsa da, herhangi bir kısa vadede bunu sınırlayabilmek için politikadan medet ummaktan başka yolumuz maalesef yok. İnsan hırslarını sınırlamanın başka yolu olsaydı, oraya yönelirdik. Gerçi politika da şimdilik hırsları sınırlamadığı gibi, tam tersine bunları kamçılayan bir özelliğe sahip, yani en olumsuz insan faaliyetleri arasında sayılmalıdır. Buna rağmen tiryakilik yaratır. Kendi gençliğimden bilirim. Sigara bırakmaktan daha zordur. Sigarayı 21 yılda, politikayı 25 yılda bırakabildim. Sigarayı hiç aramadım ama politikayı bıraktığımdan beri geçen 30 yıldır uzaktan da olsa politikayla ilgilenmekten vazgeçemiyorum. Uzaklaşmamın başlıca nedeni hiçbir yerde ahenkli bir çalışma olmadığını öğrenmemdi ama işte, burada ahenk peşinde koşmak da bir yanılgıydı, çünkü ideal koşulda bile olanaksız. Son yüz yirmi yılın her gününde ortalama 4.500 insan başka insanlar tarafından öldürülmekte diye biliyordum. Rakamın çok daha yüksek olduğunu giderek öğreniyorum. Her saat 200’den fazla hemcinsini öldüren katil bir türün üyeleriyiz. Vahşeti sınırlamak üzere gelenekler, dinler, hukuk sistemleri, adli merciler, güvenlik kuvvetleri ve daha neler oluşturuldu, hiç biri işe yaramadığı gibi, bunlar da vahşete bulaştı. İşte, ahenk dediğimiz şeyi bu ortamda arıyoruz. Hadi kolay gelsin.