Mehmet Tanju akad: 128 MİLYAR MESELESİ

128 Milyar Meselesi

KİMLER YARARLANDI, ÜLKE NE KAYBETTİ

Ülke döviz rezervlerindeki bu erime konusunda bazı önemli noktalar:

(1) Hem ülke, hem dünya kritik bir döneme girerken ülke içerisinde istikrar görüntüsü yaratmak için bu önemli rezervin satılarak eritilmiş olması en azından basiretsizliktir. 128 milyar doların karşılığı TL olarak hesaplarda mevcuttur ama TL, dış ödemelerde kullanılabilen bir para değildir. Dış ödemeler için uygun şekilde yönetilmesi gerekirdi. Her nedense, bizim milletimiz parayı görünce bunu kısa vadede ezme histerisine kapılıyor. Geçmişte de örnekleri vardır, en başta 1945 sonrasında eritilen önemli rezerv iç politikaya kurban edilmiş ve sonucunda büyük bir devalüasyon kaçınılmaz hale gelmişti.

(2) Döviz kurları ve faizlere fazla müdahale edilmesi hiç bir zaman, hiç bir ülkede uzun veya orta vadede iyi sonuç vermez. Kurlar ve faizler ufak ayarlamalarla yürütülmesi gereken ekonomi politikalarıdır. Ekonomiye yapılacak doğru ve uzun vadede etkili olacak müdahaleler kaynak kullanımının yerinde olması, kamu finansmanının ve harcamalarının düzgünlüğü, kamu açıkların yönetilebilir olması ve ödemeler dengesinin iyi idare edilmesi şeklinde olur. Bunlar iyi yürümezse sonuç kaçınılmaz olarak enflasyondur. Döviz kuru asla enflasyon oranlarının dışında tutulamaz. Döviz fiyatı her zaman enflasyonu izler. Dünyada hiçbir ülke, çok kısa vade dışında, rezerv eriterek bunu önleme gücüne sahip olamaz. Bunu bilmeyen ekonomist ve devlet yöneticisi cahil, bildiği halde uygulamayan ise kötü niyetli veya basiretsizdir.

(3) Devletin ekonomiye her müdahalesi aynı zamanda bir kaynak transferidir. Enflasyonun yükselmekte olduğu bir dönemde döviz alanlar mutlaka bu işten karlı çıkacaktır. Hatta, bir gün önce alanlar daha da karşı çıkacaktır. Bunlar kimlerdir. Muhtemelen bir kısım döviz de dışarı gitmiştir ve bu önlenemezdi ama dışarı gidecek dövizi almak isteyenler bu satış furyasında dövizi biraz daha ucuza kapatmışsa, ülke zarara uğratılmış olur. Birileri kazandı, hepimiz kaybettik. Şöyle ki, rezervlerin tükenmesi illa ki paranızın değer yitirmesine, yani devalüasyona, bu da Türk insanının emeğini daha ucuza satmasına yol açmaktadır, bunun kısa vadede çıkışı yoktur. Nitekim çoktandır başımıza gelmiştir. Geçen yıla göre – büyük döviz satın alanların, döviz kazananların ve maaşını dövizle alanların dışında hepimiz- fakirleştik, gelir artışı satın alma kaybımızı karşılamıyor. Daha çok çalışıp daha az kazanıyoruz. Gelecekte de kamu finansmanı için daha çok faiz ödeyeceğiz, ayrıca aynı emekle daha az borç ödeyeceğiz. Bizi bu hallere düşürenler ister utansın ister utanmasın, halimiz budur. Siyasetçiler, iktidarıyla ve muhalefetiyle neyi koruyor acaba.

(4) Merkez Bankası’nın bağımsızlığını yitirmesi ve kamu bankalarının satışlara aracı hale getirilmesi her halükarda kötü şeylerdir. Ben yaptım oldu. İyi, yaptınız, oldu da, ama bizim sırtımızdan yaptınız, ayrıca sonunda olmadı, daha kötü hale düştük.

(5) İşlemler ve ihaleler açık görünmekle birlikte aslında öyle değildir. Bunlar seçilmiş kuruluşlar arasında dönen işlerdir. Yani kağıt üzerinde tüm işlemler usule uygun görünse dahi, işlerin yapılış tarzı aksine işaret etmektedir. Kaynak kullanımıyla ilgili ayrıntılı analizlere ihtiyaç var. Hiçbir iktidar kamu parasını keyfi harcayamaz ama bizde buna pek aldıran yok. Muhalefet “muslukların başına biraz da biz oturalım” havasında. Şöyle ki, bu iş 2019’da başladı ve pekala biliniyordu ama iş sonuna gelinceye kadar bir avuç kişi dışında kimse sesini çıkarmadı. Muhalefet göstermelik olmasaydı bunlar yapılamazdı. Ben kişisel olarak muhalefetin samimiyetine inanmıyorum. Bazı şeylerin daha önceden yapılması gerekirdi. Ahanda!, buradan da muhalefete çatma vesilesi çıkardım ya, oh olsun.

(6) Yapılan şey büyük yönetim kusurları silsilesidir. Ancak muhalefet bunu yanlış kullanıyor. Yapılan hataları AKP tabanına anlatıp onları kazanmak yerine, onları uzaklaştıracak, bölünmeyi artıracak itici bir tavır sergiliyor. İktidara gol attık sevinciyle oynuyor. Bu bir maç değil. Seçim kazanmanın yolu uzaklaştırmak değil aradaki geniş tarafsız kesimi kazanmaktan geçer. Bu kadar hata yapan bir iktidara, böyle göstermelik muhalefet yakışır. Yaptıkları kayıkçı kavgasıdır. Muhalefetin kendisini ispat için elindeki son fırsat Kanal İstanbul’dur. Bakalım bu dehşet verici tasavvura karşı ne yapabilecekler, ya da yapabilecekler mi. Gerçek muhalefetin turnusol kağıdı bu olacak. Bunun yanında 128 milyarın bile esamesi okunmaz.