MEHMET AKKAYA: REJİ DÖNEMİNİN KÖYLÜ KATLİAMLARI

Reji döneminin köylü katliamları

Reji’den sonra Türk tütüncüsünün başına neler geldi? -1

- Borca batan Osmanlı devletinin İngilizler ve Fransızlar tarafından kıskaca alınması ile 14 Mayıs 1882’de Reji idaresi kuruldu. Uzun bir adı vardı idarenin; “Memalik-i Osmaniyye Duhanları Müşterekü’l-Menfaa Reji Şirketi, la Regie Co-interessee des Tabacs de l’Empire Ottoman”. Kısaca “Reji İdaresi” dendi.

- 1883 yılında Düyun-u Umumiye dönemi başladı. Reji İdaresine, yani Memalik-i Şahane Duhanları Müşterekül Menfaa Reji Şirketi’ne, devlet gelirinin en önemlisi olan damga, alkollü içki, balık avı, tuz gelirine el koyabilme yetkisi verildi.

Tütün üretimi de bunlardan biri idi. Ekici sayısında ve üretim miktarında zaman zaman görülen değişikliğe rağmen, 1862 yılında tekel altına üretime alınan tütüncülük, Reji’nin en büyük gelir kaynağı olacaktı.

Reji, alım fiyatını kendisi belirliyordu. Köylü, Reji’den izinsiz kendi içeceği tütünü bile saklayamazdı. 3 kuruşa Reji’ye sattığı tütüne, içmek için bile 10 kuruş ödemek zorundaydı.

İzinsiz tütün ve tuz taşımanın cezası ise ölümdü.

-1912’de Reji’ye son verilmek istendi. Ama Trablusgarp ve Balkan Savaşları sırasında 1 milyon 500 bin lira borç karşılığı, Reji idaresi 1914’ten başlayarak 14 yıl daha uzatıldı.

-1884 yılında 140 bin aile tütün üretiminde çalışıyordu. 1911’de 244 bine yükseldi. Birinci Dünya Savaşı yıllarında 100 binin altında düştü. 1925 yılında ise 168 bin aile tütün üretiyordu.

-Reji idaresinin emrinde kolcular vardı. Görevleri köylünün tütününü ucuza kapatmak, tütünü denetimleri altında tutmak, kaçakçılığı önlemekti. Osmanlı devletinin içinde, Türk köylüsü ve esnafının gelirine el koymak amacı için, bir işgal ordusu kurulmuştu adeta.

1887’de 3 bin 600 olan kolcu sayısı, 1897’de 6 bin 700’e çıktı. 1889’de Reji idaresi üç kruvazör de satın aldı.

Reji idaresi 42 yıl sürdü. Bu sürede on binlerce Türk köylüsünü katletti.

Sayın Yıldırım Koç “bir iddiaya göre katledilen köylü sayısının 20 bin dolayında” olduğunu, (Derin, H., Türkiye’de Devletçilik, İstanbul, 1940, s.126-7), başka bir kaynakta ise (Doğruel, F. - Doğruel, A.S., Osmanlı’dan Günümüze TEKEL, TEKEL Yay., İstanbul, 2000, s.74 ve 84), 1884-1908 döneminde ölen ve sakat kalanların sayısının 50-60 bin dolayında olduğunun belirtildiğini aktarmaktadır.

 

ÇÖKERTME TÜRKÜSÜ

Öyküsünü hepimiz bilmesek de, kolcu katliamlarını da anlatan “Çökertme Türküsünü” bilmeyen yoktur.  Şöyle anlatılır;

“20. yüzyıl başlarının küçük ve sakin bir sahil kasabası durumundaki Bodrum’da halkın başlıca geçim kaynakları, balıkçılık, süngercilik ve özellikle de kaçakçılıktır. Reji idaresinin katliamlarla birlikte sürdürdüğü gasplar, milletin lokmasına el koymaya varmaktadır. Bu koşullarda yurttaşlara kalan tek seçenek ürünlerini Reji eşkıyalarına kaptırmamaktır. Bunun adı da kaçakçılık olmaktadır tabi.

Bodrum ve havalisinde de halkın geçim kaynağı, İstanköy adasında gizlice tütün satmak ve karşılığında rakı, kahve vs. getirmektir.

Halil Efe de, arkadaşı İbram (İbrahim) Çavuş ile birlikte, hayatını kaçakçılıktan kazanmaktadır. (Kendisinin bizzat kaçakçılık yapmadığı, ancak adalardan gelen kaçak malları daha iç kesimlere taşıyan kervanlardan haraç aldığı da rivayet edilmektedir.)

Havse (Hafize), çengilik yapan Türkbükü’lü Kel Güssüm’ün (Gülsüm) kızıdır. Güzelliği dillere destandır Havse’nin.

Çerkez kaymakamın yanında temizlik vb. işleri yapmaktadır Havse.

İbram Efe Havse’yi 2. eş olarak alınca ailesinden ve çevreden tepki alır. En yakın arkadaşı Halil Efe ile diğer efeler, İbram Efe’nin evini basarak Havse’yi kaçırmak isterler. İbram Efe ilk eşini ve kızını korumak için Havse’yi teslim etmek zorunda kalır.

Efelerin dağa kaldırdığı Havse, tacizlere tecavüzlere uğratılır. Annesi gibi çengi olur, Çakır Güssüm diye anılır artık.

Halil Havse’ye, yani Çakır Güssüm’e aşık olmuştur. Çengi de olsa ellerinden kurtaracak, çengilikten kurtaracaktır. Kurtarır da.

Ama hem eeler, hem de Çerkez kaymakam Halil’in peşine düşerler. Kaymakam da göz koymuştur Havse’ye.

Başkasının eşi olması ne efelerin umurundadır, ne kaymakamın.

Aylarca süren kaçış ve kovalamaca olur. Çökertmeye varır bizimkiler. Bugün Yalıkavak Marina’nın olduğu yerin adıdır Çökertme. Oradan adalara kaçma planı yaparlar, Rum denizci Kostapao’yı ve gemicisini rehin alırlar, Kostapao’nun teknesiyle yola çıkarlar.

Halil Efe’nin onlara ihtiyacı vardır. Ne denizden anlar, ne denizcilikten. tarafından pek sevilmeyen ama aynı zamanda korkulan Halil Efe’nin Rumları korkutan bir unvanı bardır. Kostapoa da çekinir ve kaçmak için fırsat kollar. Deniz sertleşince, “teknenin dayanamayacağını, batma tehlikesi olduğunu” söyler. Hava düzelene kadar Aspat’a (Karaincir plajının yanında bulunan, zirvesinde gözcü kalesi olan dağın adı. Bitez Yalısı’nın karşısındadır) sığınalım der. Geceyi orada geçireceklerdir. “Tamam” der Halil efe.

Kostapao’nun asıl amacı fırtınayı bahane ederek teknesini Bodrum’a yaklaştırmaktır. Dümeni çevirirler. Yolda Halil Efe’nin ve Güssüm’ün rakısına balık yakalamak için de kullanılan bitkiden elde edilen beyaz renkli bir sıvı karıştırır. Halil ve Güssüm derin bir uykuya dalar. Tekne Aspat’ı geçerek karşısındaki Bitez koyuna gelir. (Kostapao’nun Halil ve Gülsüm’ü doğrudan Bodrum Limanına götürüp teslim edememesinin nedeni Bodrum halkından çekinmesidir.)

Kostapao’nun yardımcısı karaya çıkarak Çerkez Kaymakam’a haber verir. Çerkez Kaymakam emrindeki kolcuları karadan Bitez’e yollar, gümrük muhafaza teknesi de denizden kaçmalarını engellemek için yola çıkar.

Bitez’e daha önce gelen kolcular ateş etmeye başlayınca, kendisi ve teknesi de ateş altında kalan Kostapao demir alır, kıyıdan uzaklaşmaya başlar. Bu arada Halil Efe’yi de uyandırır. Çok geçmeden muhafaza teknesinden açılan ateşle Halil Efe yaralanır. Yaralı olarak Bodrum limanına muhafaza teknesiyle getirilir. İbret olsun diye akşama kadar Kaymakamlığın bahçesinde bırakılır. Yarasıyla kıvranan Halil efe’ye su bile vermeyen kolcular, kaymakamın emriyle gece Halil Efe’yi boğarlar.

Gülsüm de, bütün Bodrum da yasa bürünür öldürüldüğünü duyunca. Anısına da bu türkü yakılır.”

Çökertme’den çıktım da Halil’im

Aman başım selâmet,

Bitez de Yalısına varmadan Halil’i

Aman koptu kıyamet

Arkadaşım İbram Çavuş

Allah’ıma emanet,

Burası da Aspat değil Halil’im

Aman Bitez Yalısı,

Ciğerime ateş saldı,

Telli kurşun yarası

Güvertede gezer iken

Aman kunduram kaydı,

İpekli mendilimi Halil’im

Aman Mor Rüzgâr aldı.

Çakır da gözlü Gülsüm’ümü

Aman Çerkez Kaymakam aldı

Gidelim gidelim Halil’im

Çökertme’ye varalım,

Kolcular gelirse Halil’im

Nerelere kaçalım.

Teslim olmayalım Halil’im

Aman kurşun sıkalım.

Öyküden anlaşılan şunlar;

- Osmanlı idaresinde eşkıyalar evli kadınların evlerini basarak kocalarının elinden alıp dağa kaldırabilmekteler, toplu tecavüzler olabilmekteler.

- Mazlumu, haklıyı koruması gereken Kaymakamlık ise, eşkıya ile benzer amaç için hareket edebilmekte, emrindeki Reji’nin işgal kuvvetlerini kendi şahsi emelleri için halka karşı kullanabilmektedir.

- Reji’nin silahlı katilleri, ulusal varlıklarımızı gasp etmekle kalmazlar, yoksul Türk köylüsünün malına, namusuna ve canına da tasallut etmekteler. Bu katil sürüsünün bizzat kendisi mal, can ve namus bakımından ulusal tehdittirler.

Atatürk, Cumhuriyet yetişmeseydi, mazlum halkımız daha nice Çökertme ağıtları yakacaklardı kim bilir.

 

KÖYLÜYÜ REJİ KATİLLERİNDEN CUMHURİYET KURTARDI

- Türk köylüsü Reji idaresinin boyunduruğundan ve katliamlarından, Cumhuriyet ile kurtuldu. 26 Şubat 1925’de Atatürk Cumhuriyeti, Reji idaresine son verdi. Reji idaresi devletleştirildi ve millileştirildi. Kolcu düzenine de son verildi.

- 1932’de Cumhuriyet, tütün, alkollü içkiler, tuz, barut ve patlayıcı maddeleri bir çatı altında ve devlet denetiminde topladı, “İnhisarlar Umum Müdürlüğü” kuruldu.

-1941 yılında İnhisarlar Umum Müdürlüğü’nin adı Tekel Genel Müdürlüğü olarak değiştirildi.

- Cumhuriyet devleti, 1934 yılında barut ve patlayıcı maddeleri, 1939’da birayı, 1942’de çay ve kahveyi,  1946 yılından da kibriti devlet kontrolü ve devlet inhisarı (tekeli) altında birleştirdi.

-  Ancak 1946 ve sonrası, halkın bu temel tüketim ürünlerinden ve stratejik mamullerden, giderek de üretim alanlarından devlet tümüyle el çektirildi. Bu işletmeler birer birer özel sektörün, giderek de yabancıların eline geçti. Üretici de perişan oldu, tüketici de.

- 1946 yılında kahve devlet tekeli dışına çıkarıldı.

- 1952 yılında kibritte devlet tekeli kırıldı.

- 1955 yılında barut ve patlayıcı maddelerde, yine aynı yıl birada devlet tekeli kırıldı.

 

TÜTÜNDE YIKIM DÖNEMİ

24 Ocak kararları ve arkasından gelen Amerikancı 12 Eylül darbesi, kamunun bütün sektörleri için olduğu kadar, TEKEL’in tütün ve alkol gibi iki büyük sektörü için de yıkımın başlaması idi. Reji dönemi yeniden geliyordu sanki

Gelin Amerikan darbesinden sonra Özal ile başlayan yıkımı izleyelim, sonraki hükümetler döneminde de neler yapıldığını bir bir takip edelim;

Devam edecek...