HALUK ERGÜVEN YAZDI:TARIM İÇİN GEREKLİ EMEK
İnsan ortaya çıkışından bu yana, sahibi olduğu emekle üretim, aynı zamanda bu üretimin daha kolay yapılması için, araç yapma ve onu kullanma, mücadelesi veriyor.
Bu mücadelede bir değer üretilir, bu değer o malda yoğunlaşmış soyut emeği temsil eder.
İnsanlığın ulaştığı her teknik düzeyde, o düzey için, gerekli ya da zorunlu bir emek vardır.
Başka bir deyişle, gerekli ya da zorunlu emek miktarı, üretimin belirli teknik düzeyi tarafından belirlenir.
Bir malın istiflenmesinde sırf insanlar çalışıyorsa ve çalışan sayısı 200 ise bu, o işi yapmak için gerekli ya da zorunlu emek karşılığıdır. El arabalarının geliştiği, kaldıraç kullanılığı zaman, işçi sayısı 100 kişiye düşüyorsa, aynı iş için zorunlu ya da gerekli emek yarı yarıya düşmüştür. Çatalkaldıraç (Forklift) kullanılmaya başlayınca, çalışan sayısı 3 kişiye inmişse, gerekli ya da zorunlu emek 3 kişinin emeği karşılığı haline gelmiştir.
Görüldüğü gibi üretimin teknik düzeyi, gerekli ya da zorunlu emeği belirlemektedir. Bu sürece uymayan, zorunlu ve gerekli emekten daha fazlası ile yapılan üretim, rekabet edemeyeceği için, piyasa koşullarına dayanamaz ve piyasadan çekilmek zorunda kalır.
Bu süreç hız kazanarak günümüzden geleceğe hızla, üretimde robotik sistemleri kullanarak ve zorunlu ya da gerekli emeği azaltarak akıyor.
Zorunlu ya da gerekli emek, bir başka tanımla verimi olağanüstü artmış emek anlamına da geliyor.
Günümüzde binlerce kişinin çalıştığı fabrikalar beş on kişi ile üretimi gerçekleştiriyor. Üretimde gerekli ya da zorunlu emek miktarı azalırken, açığa çıkan büyük bir iş gücü işsiz kalıyor.
Bir ekonomide üretilen mal ve hizmetler, çalışanları, çalışmayanları, yöneticileri, güvenlik güçlerini ve din adamlarını besledikten başka, amortisman giderlerini ve yeni yatırım olanaklarını sağlamalıdır.
Dünyanın geldiği aşamada, ekonomiler, gerekli emeği kullandıkça açığa çıkan iş gücü, salgın nedeni ile işini kaybedenlerle birlikte oluşan devasa işsizleri beslemek, ayrıca artan üretime de pazar bulmak zorundadır.
Bizim de dahil olduğumuz bazı ülkelerin, israfa alışkın yönetimleri, bu problemin daha da büyümesine neden olmaktadırlar.
Çözüm için önlemleri bu tür ülkeler isteseler bile alamayacaklardır. Çünkü yaygınlaşan vurgun bir avuç yandaş için öylesine göz döndürücü bir hal almıştır ki, çöken sistemde son vurgun peşine düşmüşlerdir, sayın reis bile bunları durduramaz. O nedenle çok acil bir iktidar değişikliği gereklidir. Bu özlem olmaktan çıkmış ekonomi politik olarak kapımıza dayanmıştır. Ekonomi politik, aynı zamanda insanlar arasındaki ilişkinin sosyal bilimidir. Bu bilim ışığında baktığımızda, bizi mutlu etmesi gereken teknolojik gelişmenin sonuçları, şaşırmışlar için, bir boğuşmayı ve insanları birbirine kırdırmayı gündeme getirmektedir.
Oysa ulusumuz için çıkış vardır. İlk ekonomik önlem, işsiz yurttaşlarımıza ayda ikibin TL ödemektir, sonra işsiz milyonlarca yurttaşımızı, şu anda gerekli ya da zorunlu emekten yoksun tarım alanlarına yönlendirip, istihdam ederek işsizliği önlemektir.
Bu proje ciddi bir planlama gerektirir, planlayanlar için maddi getirisi yoktur. O nedenle iktidarın, insanlarımızın yararına olan bu projeyi desteklemesi mümkün görünmemektedir.
Ama tarım alanlarımıza, gerekli emeği yönlendirecek toprak programı ile desteklenmiş proje mutlaka gerçekleşecek, M.Kemal’in, zamanında gerçekleştirdiği projelerin anlayışı ile ama o projelerden farklı daha iyi olanaklarla, daha ileri düzeyde bir yapılanma ile.