HALUK ERGÜVEN YAZDI: DEĞİŞİMİ ANLAMAK
2019 sonu dünyada çalışma yaşındaki nüfus 5.7milyar kişi.
Çalışanlar, 3,3 milyar kişi.
Çalışmayanlar, emekliler, öğrenciler vb. 2.3 milyar kişi.
İşsizler 473 milyon kişi. Corona ile bu rakamın kaç kişiye ulaştığı henüz açıklanmadı.
İlo ‘’çalışma hayatının dönüşümünde digital emek platformlarının rolü'' adlı raporunda, salgınla birlikte yeni bir istihdam modelinin gelmekte olduğunu vurguluyor.
Düşünüp değişimi anlamaya çalışmalıyız.
‘’Emeğin üretkenliği ne kadar büyük olursa, bir nesnenin yapımı için gereken emek-zaman o kadar küçük, o nesnede kristalleşen emek kütlesi o kadar küçük ve o nesnenin değeri o kadar küçük olur. Buna karşılık, emeğin üretkenliği ne kadar küçük olursa, bir nesnenin yapımı için gereken emek-zaman o kadar büyük ve nesnenin değeri o kadar büyük olur. Yani, bir metanın değer büyüklüğü, o metada gerçekleşen emeğin miktarıyla doğru orantılı, üretkenliğiyle ters orantılı olarak değişir.’’K.Marx
Endüstriyel robotik sistemlerle yapılan üretimde, emek üretkenliği olağanüstü büyümüş, böylece hem emek zaman, hem o nesnede kristalleşen emek kütlesi, hem de nesnenin değeri küçülmüştür.
Böylece endüstriyel robotik sistemlerle yapılan üretimde sömürü, üretimdeki artı değere el koyma biçiminden, değişim ve bölüşüm aşamasındaki sömürüye dönüşmüştür. Her üretici kuruluşun, kendi ürünleri için, kendi dağıtım kanalları oluşturması da bundandır.
Bu durum, tüm dünyada emeğin giderek hizmetler sektöründe yığılmasına neden olmaktadır. Emeğin, üretimden gelen gücünün, artık fabrikalardan çıkarak, bankacılık, ulaşım, iletişim telekomünikasyon, yazılım alanlarında konuşlandığını görmekteyiz. Hizmetler sektöründe yoğunlaşan emek, giderek, daha büyük oranda, değişim ve bölüşüm aşamalarında istihdam edilmektedir. Bu da değişim ve bölüşüm aşamalarında sömürünün daha yoğunlaştığını, göstermektedir.
Sanayi ürünleri üretimindeki, emek üretkenliğinin henüz tarım ürünleri üretiminde yeteri kadar gerçekleşmediği açıktır.
Beklenen tarım ürünleri üretiminde, emeğin üretkenliğinin artacağıdır.
Tarım kesiminde emek üretkenliğinin yeterli olmamasına karşın, tarım ürünleri üretiminde sömürü, zaten değişim ve bölüşüm aşamasında yaşanmaktadır. Tarım kesiminde emeğin üretkenliğinin artması, mevcut değişim ve bölüşümün ilkel yapısını değiştirerek, daha etkin olmasını sağlayacaktır. Bu kesimde değişim ve bölüşüm aşamasındaki gelişmeler, ters etki ile çiftçinin, sömürülmesini bir ölçüde azaltabilecektir.
Son günlerde sıkça, ‘’hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’’ sloganı atılıyor.
Oysa, hiçbir zaman, hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Her şey her an değişiyor, değişimin hızı, beklediğimizden fazla olunca, düşüncemizde kırılma yaşıyoruz ve yanlış bir slogana sarılıyoruz.
Varlık sürdürme, bunun için üretim, bu üretime uygun değişim, kaçınılmaz, yaşadığımız bu süreçte, emeğin yönlendirici etkisi kendini gösteremiyor. Değişim ve bölüşüm aşamalarındaki emek, henüz örgütlenemediği için dünyadaki değişim, sağlıklı olamıyor.
Ama Marx’ın dediğini görüp hissediyoruz,
‘’Gelişmelerin belirli bir aşamasında, toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkileriyle ya da bunların hukuki ifadesinden başka bir şey olmayan mülkiyet ilişkileriyle çelişkiye düşerler. Bu ilişkiler, üretici güçlerin gelişmesinin sonucu olan şekiller olmaktan çıkıp, bu gelişmenin önünde engel olma niteliğine bürünürler. O zaman toplumsal devrim çağı başlar.’’
El yordamı ile maddi değişimin gerçeği bizi önce çevremizi korumaya yöneltiyor. Kapitalist emperyalist anlayış en azgın döneminden daha acımasız bir aşamada, yalnızca emeğimizi sömürmüyor, savaş çığırtkanlığı yapıyor, bunlardan daha kötüsü, içtiğimiz suyu, soluduğumuz havayı sömürüyor. Şimdi her zamankinden daha fazla tüm dünyanın emekçileri birleşme ihtiyacında. Şimdi her zamankinden daha fazla uluslar arası emek birleşmek ihtiyacında. Bu yalnız ekonomik değil aynı zamanda ahlaki, insanca bir karşı çıkışın değişimi olacak. Bu kaçınılmaz devrim, yeni emeğin doğacı devriminin ayak sesleri ile herkesi şaşırtıyor.
Şaşıran kapitalizmin, savaş consiglieresi Biden, şaşırıp soykırım diyor. Birileri uyarıcı bildiri yayımlayan amiralleri gözaltına alıyor. Değişimin ortaya çıkardığı kaosla, bir bakan, 6 liraya ürettiği malı 36 liraya kendine satarak, şaşırmışlığın ne boyutta olduğunu bizlere gösteriyor.
Kapitalizm, her zamankinden daha fazla savaşa mecbur olduğu bir dönemin çaresizliğinde. Savaşlara karşı çıkmalıyız. Savaş emperyalist kan emicilerinin isteğidir. Antiemperyalist olmak savaşa karşı olmaktır.
Bu saldırıya karşı, yeni emek cogniteryanın öncülüğünde, tüm dünyada doğacı, sömürüsüz barışçı dünya isteği yükseliyor.
Ülkemizde beklenen değişim, doğayı tahrip edenleri, doğanın en narin doğurganı kadına şiddeti ve tomurcukları çocuğa tacizi, akıl ve bilim dışı bir anlayışla, yaşam tarzına müdahaleyi ortadan kaldıracak olan değişimdir.
Bu değişim başlamıştır.
Her şey değişiyor, hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı, olmayacak.
Eski ezberleri bırakıp şimdi ön alma zamanı.