DEVRİM GURBETÇİ: MADENCİNİN SESSİZ ÇIĞLIĞI
Alın Teriyle Sınanan Bir Ülke: Madencinin Sessiz Çığlığı
Yerin yüzlerce metre altında, karanlık tünellerde canı pahasına ekmek kavgası veren madencinin grevi ertelendi. Gerekçe: “Millî güvenliği bozucu nitelikte.” Oysa tam da bu ülkenin millî güvenliğini ayakta tutanlar, alın teriyle çarkları döndürenler değil midir?
Türkiye Maden İşçileri Sendikası, Türk-İş çatısı altında aylardır süren, 600 bini aşkın kamu işçisini ilgilendiren toplu sözleşme müzakerelerinde, artık sabrın sonuna geldi. Grev kararı alındı. Fakat bu karar, yürütmenin “güvenlik” sopasıyla 60 gün ertelendi. Hukuki olarak adı “erteleme” olsa da fiilen bir “yasak” olduğu açık.
Devlet Sözünden Döner mi?
18 Temmuz’da taraflar arasında anlaşmaya varılmıştı. Çalışma Bakanı da “evet” demişti. Hatta Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, artış oranlarını kaleme aldırmış, not altına almıştı. Ancak sonra perde arkasında büyük bir geri adım geldi. Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in “olmaz” restiyle, devlet sözünü geri aldı. Külliye’ye sunulan program daha değerli sayıldı.
Yani bir başka deyişle, kamu işçisinin sırtına bindirilen enflasyon yükü, söz verilmiş bir zamla bile hafifletilemezmiş. Oysa aynı kamu işçisi, yangın söndürürken, selde can kurtarırken, madenin dibinde üretim yaparken “bu ülke için” görev başındaydı. Ama hakkını arayınca "güvenlik riski" oluyor.
Asıl Tehdit Adaletsizliktir
Bu grev, ülkenin güvenliğine değil, bir avuç karar alıcının konforuna tehdit. Zira bu grev, “artık yeter” diyen yüz binlerin sesidir. Madenci yerin dibinde çalışırken asgari ücretin biraz üstünde maaş alıyorsa, kamu işçisinin sofrasına et ayda bir kez giriyorsa, memur ev sahibi olmayı hayal bile edemiyorsa… Orada tehdit grev değil, adaletsizliktir.
Grev, sendikal mücadelenin en temel hakkıdır. Anayasayla güvence altına alınmıştır. Bugün o hakka “milli güvenlik” gerekçesiyle müdahale ediliyorsa, bu yalnızca madencinin değil, demokrasinin de altını oymaktır.
İşçinin Fedakârlığı Unutulmamalı
Ergün Atalay’ın sözleriyle, “orman işçileri yangınla savaşıyor, sözleşmeyi değil, ülkeyi düşünüyorlar.” Savunma sanayi işçileri üretime devam ediyor. Emekçiler bu ülkenin temel taşıdır. Ancak onların hakkını vermeyen bir devlet, kendi temeline zarar verir.
Bu yalnızca bir ücret meselesi değildir. Bu, değersizleştirilen emeğin, görmezden gelinen alın terinin, hiçe sayılan hayatların meselesidir. Bu ülke emekçisiz yönetilemez. Bürokrasiyle değil, doğrudan siyaset iradesiyle çözülmesi gereken derin bir toplumsal krizle karşı karşıyayız.
Sessizliği Kırmak Zorundayız
Bugün Türkiye Maden İşçileri Sendikası’nın isyanı, hepimizin sesi olmalı. Çünkü alınan grev erteleme kararı sadece bir işkoluna değil, tüm sendikal mücadeleye vurulmuş zincirdir. Bu zinciri kırmak için yalnızca işçilerin değil, toplumun tüm kesimlerinin sesini yükseltmesi gerekir.
Emek düşmanı politikalar karşısında sessiz kalırsak, yarın sıra başka haklara gelir. Bugün madenci susturulursa, yarın öğretmen, hemşire, çiftçi konuşamaz hale gelir.
Mücadeleye Destek Zamanı
Madencilerin mücadelesi, sadece kendi hakları için değil, emeğin onuru içindir. Türkiye’nin gerçek millî güvenliği, işçinin moralinden, geçiminden, adalet duygusundan geçer.
Bu sebeple; sivil toplum kuruluşlarına, sendikalara, muhalefete ve her şeyden önce vicdan sahibi yurttaşlara çağrımdır:
Bu sessiz çığlığa kulak verin. Çünkü bu sadece bir grev değil, onurlu bir yaşamın direnişidir.
...
 
						