DEPREM KAYIPLARINDAN KİM SORUMLU?
Ülkemizde bu konuda azımsanmayacak bir tartışma yaşandı. Özellikle mühendislerin baş sorumlu olup olmadığı tartışması gürültü kopardı. Bunun bir nedeni de mühendis odaları ve TMMOB’nin bu konuda suçu hep başkalarına atarak, en azından bazı üyelerinin sorumluluğunu kabul etmekteki isteksizliklerinin doğurduğu tepkidir. Tabii, bir de sistemi tümden sorumlu tutanlar var ki, bu kimsenin sorumluluğunu azaltmaz. Şimdi sorumlulara bir göz atalım. Tabii, ele aldığımız her kategoride dürüst ve sorumlu kişiler var. Her yaptığı bina depremleri sapasağlam atlatan müteahhitler, düzgün iş yapmak için her türlü baskıya direnen mühendisler tanıyoruz. Onlara sadece teşekkür ederiz. Burada yıkılan ve usulsüz binaların sorumlularından söz ediyoruz. Ayrıca, aşağıda belirtilen sorumlular arasında öncelik sıralaması yoktur.
.....
Bina sahipleri.
Bina sahipleri kesinlikle sorumludur. Çünkü hem olmayacak yerlere inşaat yapmakta ısrar ederler, hem de bunların güzel mimariye ve doğru mühendisliğe aykırı olması konusunda direniş gösterirler. Fazla kat peşinde çirkin dikey binalardan asla vaz geçmezler. Dere yatağında, yamaçta yirmi katlı nice bina var. İşe aç müteahhit ile mühendis ve mimar bu taleplere boyun eğer. Sorumluluk işverenden, yani bina sahibinden başlar. Ona yaptırdım, buna iş verdim, doğru yapmadılarsa suçum ne diyemezler. İşi doğru yapanı bulacaksın. Üç kuruş için hayatları riske atmayacaksın. Yanlışta ısrar etmeyeceksin. Gözünü para hırsı bürümeyecek. Bunun fakirlikle ilgisi yok. Hiç değilse temeli ve betonu sağlam yap. Zaten paranın çoğu ince işlere gider. Tasarruf yapacaksan onlardan yap.
.....
Dikkat
Depremde sağlam binalarda kurtulanlar ile evleri yıkılıp felakete uğrayanlar, emsal evlerine aynı semtte aynı parayı ödediler. Bu iş salt para meselesi değildir. Elbette çoğu işte olduğu gibi burada da ucuza mal etme dürtüsü vardır ama daha az parayla sağlam ev alanlar gibi, emsal evin çürüğünü daha pahalıya alanlar da vardır. Tekraren, b u s a l t p a r a m e s e l e s i d e ğ i l d i r.
.....
Belediyeler
Belediyeler hem iskan alanlarının belirlenmesi, hem de inşaat ve iskan ruhsatları konusunda rezilliğin ve rüşvetin diz boyu olduğu kurumlardır. Denetim ise rezaletin daniskasıdır. Başka sözüm yok hakim bey. Belediyelerde çalışan kimi teknik personel rüşvet almazlarsa göz yummak ya da işsiz kalmak durumundadır. Öte yandan şehir planlamalarının usulsüz imar taleplerine boyun eğmesi gibi bir rezalet yaygındır. Ne yamaçlara, ne derelere, ne bataklıklara, üstelik denetimsiz inşaat yapılmasına göz yumuluyor. Ayrıca yüz binlerce kaçak inşaata göz yumuluyor.
.....
Merkezi Yönetim
En başta sorumludur çünkü ülkedeki mevzuat, bu mevzuata uyulması ve takibinin yapılması bakanlıkların, mülki amirliklerin ve cumhuriyet savcılarının görevidir. Savcılar imar konularını mahkemeye götürme konusunda genellikle istekli olmaz. Bakanlıklar ve mülki amirler ise bu işleri belediyelere bırakıp çekilmiş gibidir. Yasama ise bu konuda yeterli tedbir alınması için yeterince aktif olmadığı için sorumludur. Çevre etki değerlendirme raporları zaten göstermelik.
.....
Müteahhitler
Bunların suçu teknik personele atıp çekilmeleri hiç kabul edilmez. Bir kısmı hırsız, bir kısmı da bilgisizdir. Bilgisiz derken, teknik değil iş yönetimini kast ediyoruz. Teknik işleri dışarıya yaptırabilir elbet. Yapıda, “ben malzemeyi verdim onlar hatalı yapmış” di-yeee-meez. Bu üçkağıtçılıktır, danışıklı hiledir. Sonuçta, en sıradan bir kişi bile işin doğru yapılıp yapılmadığını, usullerin izlenip izlenmediğini anlayabilir, anlamalıdır. Hiç anlamıyorsan zaten niçin bu işe giriyorsun.
.....
Sertifikasız, eğitimsiz sözde ustalar
Bunlar arasında sadece bir inşaatta harç taşıdıktan sonra ustalık iddiasında bulunanlar az değildir. Ne kadar çok ebük gübük, yamuk yumuk bina gördük. İnşaatın her aşamasının eğitimli bir kişinin nezaretinde ilerlemesi şarttır.
.....
Mühendisler
Bazen mühendisin görevi önüne gelen projeyi imzalamaktan ibaret oluyor. Kontrol mühendisi de acaba kaç kez denetliyor. Zemin etüdü doğru dürüst yapılmış kaç bina vardır. Yüzde ondan kesinlikle daha azdır. Bunları bir kısmının özellikle zemine uygun yapı tekniklerini yeterince bilmediği, diğerlerinin de proje için gelen baskılara boyun eğdiği sıkça görülen konular. Öncelikle, inşaat mühendislerinin hatalı yapı konusunda uyarı yaptıkları zaman inşaatı engelleme yetkisi olmalı, savcılıklar ve mülki amirler olaya ciddiyetle eğilmeli ve bunu yapan mühendisin iş tazminatı güvence altına alınmalıdır. Jeolog ve jeofizikçilerle birlikte çalışma ortamları da oluşturulmalı, yapının kıstasları birlikte belirlenmelidir. Şimdi, bunlar çok nadiren usulünce yapılıyor.
.....
Sonuç
Valla, Türkiye imar mevzuatında belki dünya birincisi ama işte mevzuatın uygulaması ayrı şey. Öyle bir yapılaşma var ki, sıfır mevzuat olsa, bir kısmı belki ancak bu kadar kötü olurdu. Öte yandan dünyanın tüm yoksul bölgelerinde kötü imar var ama bizdeki sadece parayla alakalı değil. Hatta esas olarak parayla alakalı değil. Ahlaksızlık ve hırsızlıkla ilgili. Sonuçta binayı satarken, düzgün yapılmış bir binanın parasını alıyorlar ama işten çalmışlar, malzemeden çalmışlar ve usulüne uygun olmayan şeyler yapmışlar. Projeciden denetçiye kadar birçok kişi de göz yumarak hırsızlığa ortak oluyor. Ahlaksızlık bu kadar yaygınsa, bambaşka bir sistem gerekir.