Ah o Gemide bir de Ben Olsaydım Avrasyalara Yol Alsaydım
Cumhur Reisimizin kaptanlığında Türkiye gemisinde Avrasya'ya yelken açmıştık.
Rusya ile savaşan Ukrayna'ya 200 milyon dolar askeri hibe yapıyoruz. “Kırım’ın ilhakını tanımadık asla tanımayacağız; Yaşasın Ukrayna!” diyoruz. Ukrayna hükümeti ile ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yapacağımızı ilan ediyoruz.
Eski adı Özgür Suriye Ordusu olan, sonradan Suriye Milli Ordusu adını alan adamlar -ki silahından maaşına kadar tüm masraflarını biz karşılıyoruz- mayına çarpıp yaralanan Rus subaylarını önce esir alıp sonra öldürüyorlar. Üstelik bunu cümle âleme gururla ilan ediyorlar.
İki gün geçmeden, Rus subayların infaz edilmesinin karşılığı olduğu besbelli olacak şekilde hareket halindeki birliklerimiz İdlib’de top ateşine tutuluyor. Sekiz şehit veriyoruz. NATO’yu ABD’yi göreve çağırıyoruz.
Perinçek uyarıyor: Provokasyonlara gelinmemeli
Olur. Emriniz olur.
Amerika mevzuya zargana gibi atlıyor: “Taziyelerimizi bildiririz; Müttefikimizin yanındayız; Türkiye’nin misilleme yapma hakkını tanıyoruz.”
Perinçek veciz mesellerine devam ediyor: “Şehit verilmeden olmaz!”
Sınıra birlik kaydırıyoruz. Askerlerimiz Rus ve Suriye birlikleri ile cephe cepheye gelmiş. Zayiat veriyoruz. Zayiat verdiriyoruz.
İlaveten Libya'da Hafter yüzünden gene Rusya ile Uygur meselesi yüzünden de Çin ile papaz olmamıza ramak kalmış. (Kısa bir süre önce Gürcistan’da da damarına basmıştık Rusya'nın)
Esasen Perinçek haklı. Türkiye gemisi Avrasya ile dövüşe dövüşe Avrasya cephesinde yer alacak gibi görünüyor.
İşin şakası bir yana olan şudur:
Rus Uçağının düşürülmesi sonrası, Türkiye’yi yönetenler NATO’nun 5. Maddesinin işletilmesi için nabız yokladıklarında bir şeyin farkına vardılar: NATO daha doğrusu Amerika, biz Rusya ile kapışırsak kılını kıpırdatmayacak.
Rusya ile Suriye’de karşı karşıya kalmış olmak yetmezmiş gibi, Irak’ta kendi elcaaazlarımızla kurduğumuz Kürt devletinin bir benzeri, NATO’ya güvenip girdiğimiz Suriye’deki boşluk yüzünden orada kuruldu kurulacak…
Hem bu sefer PKK’nın uzantılarınca kurulacak. Çünkü Suriye’de rejimi değiştireceğiz diye başlatılan iç savaşta taraf olmuşuz. Kürtler meydanı boş; Amerika’yı hatta belli bir oranda Rusya’yı da yanlarında bulmuşlar.
Amerika ve AB ve batının Türkiye’deki bütün işbirlikçi dönekleri ve AKP’nin içindeki etkin Kürt lobisi, Kürt (PKK) açılımı için Hükümeti sıkıştırıp durmakta.
Bu işin sonunda sadece iktidarı kaybetmekle kurtulamayacaklarının farkına varmış olsalar gerektir.
İşte bütün bu ahval ve şerait dahilinde yöneticilerimiz, Rus ayısını önce teskin etmeye, devamında kimi hediyelerle yanlarına çekmeye; bu destekle Suriye PKK Devletini olabildiğinde derine sürmeye ve en nihayetinde Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin kuracağı bir tampon İhvan Devleti’ni kabul etmesi için Rusya’yı ikna etmeye çabaladılar.
Nükleer Santral, alsan da almasan da ödeyeceğin doğal gaz antlaşmaları, Türk Akımı, S400, (gerekirse SU-57), Rus buğdayı, Astana, Soçi…
Parayı verip düdüğü çalacaklarını düşünmüşlerdi. Zurnanın zırt edeceği, ticaretin bir yerde tıkanacağı besbelliydi.
Tabiatıyla Gıda Çarşısı Toptancı esnafı taktiklerinden etkilenip (büyülenip) bunlara derin manalar, yeni ve yüce stratejik yönelimler vehmetmek 50 yıllık devrimci partinin hiç yanılmayan liderine nasip oldu.
Türkiye’nin âli menfaatleri ve bilimin gerekleri gereği kendi partisini feda etmekten dahi çekinmeyecek türden bir fedakarlığa sadece o sahipti zira.
Ama vefa İstanbul’da bir semt adıymış meğer:
“Doğu Perinçek, Esed'in halkına karşı katliamlarını 'teröristlerle mücadele' diyerek meşru göstermeye devam etmenin yanı sıra nedense Mehmetçiklerimizi şehit eden alçakça saldırı karşısında tek bir Esed rejimi eleştirisi yapmadan Erdoğan yönetimine akıl veriyor... Herkes bilsin ki bu ülkede kim Esedseverlik yapıyorsa onlarla aynı gemide olamayız. Esed'i Erdoğan'a tercih eden Mankurtlarla ve içimizdeki Baasçılarla aynı gemide olmayı zül adderiz, biline!" (Mehmet Metiner)
Perinçek, uğruna, partisinin en kafası çalışan en hareketli üyelerini ve gençlerin neredeyse tamamını kaybettiği; Ergenekon sürecinde kazandığı bir nebze itibarın ise tastamamını kaybettiği Türkiye gemisinden, açık oturumlarda aynı safta oturup kibar kibar paslaştıkları eski HADEP’li sonradan AKP’li Metiner tarafından atılıyor.
50 yıllık devrimci partinin hiç yanılmadığı iddia edilen 50 yıllık lideri ben olsam bir daha ağzımı açmam. İnsan içine çıkmam.
Not: Bu işten “Erdoğan doğru yaparsa destekleriz; yanlış yaparsa eleştiririz” diyerek sıyrılamazsınız. Herkesi kendinizle aynı mental kapasiteye sahip sanmayınız.
Bu süreçte size laf anlatmaya çalışan insanlar sizin mesnetsiz ve temelsiz güveniniz karşısında canlarından bezmişlerdi.
Şimdi ayıklayın bakalım Perinçek’in taşını.