VİRÜSÜN ÖĞRETTİĞİ DERSLER VE ÖNLEMLER

Haberlerden,koronavirüs belasının  sınıf ayrımı,daha doğrusu  zengin-fakir ayrımı yapmadığı,ilk bakışta  tüm insanlar arasında eşitlendiği  sağladığını öğreniyoruz. Doğru gibi gözüküyor.

Ancak Eşitlik Olası Oldu Mu?

Bu  konuyu biraz kurcalamak ve birkaç soru sormak gerekiyor.

  • Sağıtım aşamasında  herkez  , gelişmiş sağlık hizmetlerine erişmede eşit  oldu mu? Kimi sektörler krizi fırsata çevirmedi mi?Liberal ekonomiyi savunanlar bile, özel hastanelere  el konulmasını, sağlık aygıtlarını üreten firmaların aşırı kar sağlamasından dolayı baskınların yapılmasını istemedi mi?

  • Karantina aşamasında herkezin  hayatını sürdürecek maddi gücü var mı? Temel gıda maddelerinde  fırsatçı zamlar ortaya çıkmadı mı?

  • Temizlik ve sağlık ürünlerini stoklayanlar fiyat artışlarından aşırı kar sağlamadılar mı?

  • Aslında var olan işsizliğe, salgın hastalık nedeniyle, yeni işsizler katılmadı mı?

Bu tespitleri uzatmak olası.

Neden Bu Duruma Düşüldü?

Dünya ve Türkiye de   başta sağlık, eğitim olmak üzere , temel ihtiyaç maddeleri üretiminin piyasa süreçlerine terk edilmesinin bedelini ödüyor. Bu bağlamda çevre ülkelerine dayatılan önemli konulardan birisi, belki de en önemlisi özelleştirme olmuştu. Bu doğrultuda, Türkiye'de de 1980'li yıllardan bu yana sanayi, tarım ve hizmet sektörlerinde görev yapan KİT'ler özelleştirildi.

Sağlık ve eğitim hizmetlerinde de özel sektör öne çıkarıldı.

Çözüm Yolları Konusunda Geleceği Şimdiden Nasıl Planlamalıyız?

Çözümün ön koşullarının   ise; özelleştirme politikalarına karşı çıkmak, devletçiliği/kamuyu savunmak olduğu açıktır.

Kimileri devletçiliği;tepeden inme ve  katı merkeziyetçilik olarak yorumlayabilir. Sözünü ettiğimizdevletçilik,çalışanların denetiminde, planlı karma ekonomiye dayalı, demokratik katılımcı bir kamusal yaklaşımdır. Bir başka deyişle, yerel-merkez dengesi kurulmuş bir devletçiliktir.” Kısaca, kamu yatırımcılığı ile daha eşitlikçi bir kalkınmayı içeren büyümeyi ve sosyal adaleti  sağlama olanağı vardır.Gerisi  “lafügüzaf (anlamsız, gereksiz, boş söz)”dır .

Özetle Türkiye, iki seçenekle karşı karşıyadır. Birinci seçenekte-uygulanmakta olan budur-merkez ülkelerin izin ve uygun gördüğü ölçüde  ekonomi-politika sürdürmeye devam edecektir. Ancak bu durum, şimdikinden daha yüksek düzeyde mal ve hizmetler üretiminde gerilemeyi ve gelir dağılımında bozukluğu gündeme getirecektir.

İkinci seçenekte, “bağımsızlık temelinde ve merkez ülkelerin denetiminden uzaklaşarak kendi gücüne dayalı, daha eşitlikçi bir kalkınma modelini(salt büyümeci değil) gerçekleştirmektir. Model, aynı zamanda insan-doğa eksenli çevreyi koruyan, insanın gereksinim duyduğu sağlıklı gıdayı doğal kaynaklarından sağlayan, kendisiyle barışık bir kalkınma modelidir.

Elbette,bu politikalar zaman süreci içinde gerçekleştirilebilir.

Acil Çözümler Ne?(*)

 “Sağlığımızı Korumak İçin;

  • Devlet hastaneleri ve özel hastaneler ücretsiz sağlık hizmeti vermeli. Uymayan özel hastaneler hemen kamulaştırılmalı.

  •   Temizlik ve sağlık ürünlerinin karaborsası ve fiyat artışları mutlaka önlenmeli.

  •   Bağışıklık ile doğrudan bağlantısı olan dengeli ve sağlıklı beslenmenin sağlanması için gereken tüm önlemler alınmalı.

Gıda Egemenliği İçin ;

  • Gıda Egemenliği İçin,başta Ziraat Mühendisleri olmak üzere bütün bileşenlerinin meslek odalarından Tarım Kurulları oluşturulmalı,Tarım ve Orman Bakanlığı bu kurulla eşgüdüm içinde çalışmalı. Tarımla ilgili bütün konseyler bu kurula girmeli ve süs olmaktan çıkarılmalı.

  •   Aile işgücü temeli küçük ve orta ölçekli tarım işletmelerinin borçları bir yıl ertelenmeli ve gecikme faizi alınmamalı

  •  Gıda ürünlerinden KDV sıfırlanmalı,gerekirse ücretsiz dağıtımı ve fırsatçı zamların engellenmesi kamu otoritesi tarafından denetlenmeli

İş Güvencesi ve İşsizliği Önlemek İçin;

  • İşten çıkarmalar koronovirüs salgını süresince yasaklanmalı, ücretsiz izinler yerine kısa çalışma ödeneği kullanılmalı.

  •  İşçiler,süre koşulu aranmaksızın işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden yararlandırılmalı. Esnek ve yarı zamanlı çalışanlar da bu fondan yararlanabilmeli.

  •  İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki paralar sadece işsizlik ödemeleri için kullanılmalı.

Hizmet Sektöründe:

  • Salgın boyunca doğalgaz, elektrik, su ve internet ücretsiz sağlanmalı. Doğalgaz ve elektrikte dağıtım hizmetleri kamulaştırılmalı. Yerel yönetimlerin hizmetlerinin aksamaması için merkezi bütçeden daha çok kaynak aktarılmalı.

  •  Krize girmeye başlayan sivil havacılık, enerji, finans gibi stratejik sektörlerde kamulaştırma bir zorunluluk haline geldiğinde tereddüt edilmemeli.

Eğitim Hizmetinde:

Eğitim hizmetlerinin kamulaştırılması doğrultusunda adımlar atılmalı.” derim.

Şimdi kimileri sorabilir. Bütün bu önermelerin kaynağı kimden çıkacak ve kaynak var mı? Aslında devlet  bütçesinin  neredeyse tümü, çalışanlardan doğrudan ve  dolaylı  olarak elde edilmiyor mu? Büyük çoğunluktan alınanları yine onlara vermek  gerekmiyor mu?

 (*)Günümüz için “Acil Önlemler” için  daha ayrıntılı bir bildirge 27 Mart 2020 tarihinde , “Sosyal Bilimciler” tarafından kamu oyuna sunulmuştur.Yazımda bu önermelerden   yararlandım.